Dünya'nın dört bir yanından binlerce insan küresel bir ilki başarmak için toplandılar: İlk kitlesel fonlu hastaneyi inşa ettik. | TED | تداعى الآلاف من حول العالم لإنجاز ما سيكون الأول عالميا: بنينا أول مستشفى على الإطلاق يبنى بالتمويل الجماعي. |
demişti. kitlesel denetimin görünmez ve saptanamaz zincirlerini eritmeyi deneyebiliriz, yine de bize dayattığı kısıtlamaların daha az tesirli hâle gelmeyecektir. | TED | نستطيع أن نحاول ونجعل قيود المراقبة الجماعي غير مرئية أو غير مرصودة، ولكن العوائق التي تفرضها علينا لا تصبح أقل تأثيراً. |
kitlesel yok oluş ile mümkün olan altın fırsat sonucu burdasınız. | TED | أنتم هنا بسبب فرص ذهبية أتيحت عن طريق الانقراض الجماعي. |
Bir kitlesel yok oluş döneminde yaşıyoruz, ki bu fosil kayıtlarını 10.000 kat aşıyor. | TED | نحن نعيش في زمن إنقراض جماعي يفوق عدد سجل الأحافير التي لدينا بـ 10,000 ضعف. |
Patterson Dünya'nın yaşını bulmaya çalışırken şans eseri, eşi benzeri görülmemiş bir kitlesel zehirlenme olayının kanıtlarına denk gelmişti. | Open Subtitles | في بحثه عن عمر الأرض تعثر باترسون على دليل يفيد بتسمم جماعي على نطاق غير مسبوق |
Ama en önemli neden bir kitlesel denetim sisteminin her şekilde kendi özgürlüğümüzü baskılaması. | TED | ولكن السبب الأقوى هو أن نظام المراقبة الجماعية يقمع حريتنا بجميع الطرق. |
Çin gibi hızlı kentleşme, kitlesel göç sürecinin ülkelerde bu durum daha ağırdır, köylerde yaşlı insanlar tek başlarına yaşamaya terk edilmiştir. | TED | وأكر حدّة ببلدان مثل الصين، حيث تسببت عمليّة التحضّر السريع والهجرة الجماعية في ترك كبار السن بمفردهم في القرى. |
Evet, 500 milyon yıl içinde 5 kitlesel yok olma var ki bunlar beş büyük olarak adlandırılır. | TED | حسنا، هناك خمسة انقراضات جماعية رئيسية خلال ال500 مليون سنة الأخيرة، سُميت الخمس الكبرى. |
kitlesel göçler ve kaynak kıtlığı şiddet, savaş ve siyasi istikrarsızlık riskini arttırıyor. | TED | إن اللجوء الجماعي وندرة الموارد يزيدان احتمالية العنف، والحرب، وعدم الاستقرار السياسي |
Altıncı kitlesel yok oluşun tam ortasındayız. | TED | نحن نعيش في خضم الانقراض الجماعي السادس. |
Çatışma hâlindeki ülkelerin çoğu, kitlesel şiddet mağdurlarına adil bir süreç sunmakta sıkıntı çekiyor. | TED | غالبية الدول في حالة حرب لا تستطيع إنصاف ضحايا العنف الجماعي. |
Fakat sonra yine buzullar geldi ve bu kitlesel yok olmanın iki numaralısıydı. | TED | لكن عادت الأنهار الجليدية مرة أخرى، وحدث الانقراض الجماعي الثاني. |
Fakat sonra volkanlar bütün Sibirya'yı eritti, neredeyse her şey öldü ve bu üç numaralı kitlesel yok oluştu. | TED | ولكن بعد ذلك، انفجرت البراكين في جميع أنحاء سيبيريا، مات كل شيء تقريباً وكان هذا الانقراض الجماعي الثالث. |
Sıradaki kitlesel yok olmadan sonra ne olacak? | TED | ماذا سيحدث بعد الانقراض الجماعي التالي؟ |
Birincisi kitlesel işbirliği, Wikipedia temsil ediyor. | TED | الأول هو العمل التشاركي الجماعي ، ممثلا هنا بويكيبيديا |
Bu daha önce de oldu. Yaklaşık 12.000 yıl önce Amerika'da, memelilerde kitlesel bir soy tükenmesi gerçekleşti ve bunun sebebinin ölümcül bir hastalık olduğu düşünülüyor. | TED | وهذا حدث من قبل. قبل 12,000 سنة ، كان هناك إنقراض جماعي ضخم للثدييات في قارتي أمريكا ، ويعتقد أن ذلك بسبب مرض خبيث جدا. |
Herkese hatırlatmama izin verin; bu zombi senaryosu değil, kitlesel bir yok olma olayı değil. | TED | ليتذكر كل شخص- هذا ليس زومبي نهاية العالم، ليس حدث انقراض جماعي. |
440 milyon yıl önce büyük bir kitlesel yok oluş gezegendeki büyük okyanuslar haricinde her yerde türlerin büyük kısmını öldürecekti. | Open Subtitles | إنقراض جماعي عظيم قبل 440 مليون سنة يقتل تقريبا كلّ نوع... ... علىالكوكبيتركالواسع المحيطات حطّمت وتفرغ. |
Acil Adli Müdahale, kitlesel mezalimlerin cezai soruşturmalarını gerçekleştiren bir organizasyon. | TED | الاستجابة السريعة للعدالة هي منظمة للتحقيقات الجنائية للأعمال الوحشية الجماعية. |
kitlesel tedirginlik yarattık. Bunun ne kadar büyük bir kaos yaratacağı hakkında fikrin yok. | Open Subtitles | لقد سبق أن سبب الهستيريا الجماعية ألديك أي فكرة عن مدى الفوضى الذي سيسببه هذا |
İnsanlığın vahşi mizaçı bizi neredeyse kitlesel bir yıkıma götürüyordu. | Open Subtitles | ،الطبيعة الهمجية للبشر ستقود لا محالة للإبادة الجماعية |
Ve nedeni de Almanya'da kitlesel kıtlığı önlemek için oraya buğday göndermemizdi. | Open Subtitles | وذلك بسبب أننا كنا نصب القمح صبًا إلى ألمانيا لمنع حدوث مجاعة جماعية هناك |
Önümüzdeki 200-300 yıl içinde kitlesel bir yokoluş yaşayacağız. | Open Subtitles | سيكون لدينا حدث انقراض جماعيّ الذي يمكن أن يحدث خلال السنوات ال200 إلى 300 التّالية. |
kitlesel izleme ve siber saldırılar yerine bu arka kapıları tamir etmek, bizi izleyemeyecekleri anlamına gelir, ama aynı zamanda Çin veya Estonyalı çocuk da bizi izleyemeyecek. | TED | التخلي عن مراقبة الجمهور والقرصنة وبدلا من تحديد تلك الفجوات يعني ذلك، نعم، لا يمكنها التجسس علينا، وكذلك لا يمكن حتى للصينيين أو القراصنة في أستونيا بعد جيل من الآن. |