Doktorlar bir virüs olduğunu düşünüyor, ama kurbanın manken kızı cinayet olduğu konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | الأطباء يظنون أنه فيروس و لكن ابنة الضحية عارضة أزياء تصر أنها كانت مؤامرة |
Normalde üç aylık bir kurs ama Bloom'lar bunu yedi kere alman konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | بصورة نموذجية دورة دراسية مدتها ثلاثة أشهر لكن الشركة تصر على ان تدخلها سبع مرات |
O mesajların ondan gelmediği konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | إنها تصر بأن تلك الرسائل ليست منه |
Kral daha iyi şartlar altında istirahat etmeniz konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | إن الملك يصر على أن تستريحي بمكان أفضل حالاً. |
Peki, uygulaman konusunda ısrarcı olursa? | Open Subtitles | ما إذا كان يصر على أن تفعل ذلك؟ |
Susuz kalmış, ateşi var, öksürüyor ve partinin onsuz devam etmesi konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | مصابة بالجفاف و الحمى و السعال, ومصرة على أن تستمر الحفلة بدونها |
Olay sırasında banyoda kilitli olduğu konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | ومصرة على أنها بقيت في الحمام طوال الوقت |
Yemek, kıyafet ve mobilyalarımız konusunda ısrarcı olmamızın iyi bir nedeni var. | Open Subtitles | نحن نصر على طعامنا وملابسنا وأثاثنا لسبب |
Sonra takası halka açık bir yerde yapma konusunda ısrarcı olacağız böylece Stack'in adamları aptalca bir şey yapamayacaklar. | Open Subtitles | ثم نصر على أن المقايضة تتم في مكان عام حتى لا يقوم رجال "ستاك" بفعلٍ شيء أحمق. |
- Hanfendiyi duydunuz devam etmemiz konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | حسناً، لقد سمعتم السيدة تصر بأن نستمر |
Sarah kendi başının çaresine bakabildiği konusunda ısrarcı ne yazık ki. | Open Subtitles | للأسف (سارة) تصر على الاعتماد على نفسها. |
Papaz, eve haber yollamamız konusunda ısrarcı. | Open Subtitles | الكهنة تصر أن نكتب المنزل. |
Kral Tommen, ablasının başkente dönüşü konusunda ısrarcı mı? | Open Subtitles | الملك (تومن) يصر على عودة شقيقته إلى العاصمة؟ |