Ve bu tarihler de onları iğneli masaya koydukları zamanlar olmalı. | Open Subtitles | و لذلك كانوا يضعون المُقيمين في في السفينة في آلةِ الإبر. |
Bence morga benziyor. Masalar da cesetleri koydukları mermerler gibi. | Open Subtitles | تبدو كمشرحة أكثر، وتلك الطاولات كالتي يضعون عليها الجثث. |
Burada toprağın altına koydukları kişi, ... baskınların birinde,... iki ateş arasında kalmış bir komşu. | Open Subtitles | والرجل الذي يضعونه في الارض هناك هو كان جار في احد السرقات وقع في مرمى النيران |
Burası bir mısır tarlasıyken onu koydukları günü hatırlıyorum. | Open Subtitles | لقد شاهدتهم يضعونه هناك عندما كان هذا المكان مجرد حقل ذرة. |
Sadece yakalandığımda beni koydukları yere benziyor. | Open Subtitles | إنه فقط مثل المكان الذي وضعوني فيه عندما كنت أسيرا |
Gotik Katedrallerine koydukları en öneli şey, zamanın sonu hakkındaki sırdır. | Open Subtitles | أهم ما وضعوه على واجهة الكاتدرائيات كان أسراراً عن ذلك اليوم الذي ينتهي فيه كل شيء |
Burun tıkanıklığı ilaçlarına koydukları, uyuşukluğu engelleyen madde. | Open Subtitles | انها الاشياء التي وضعوها في احتقان لجعلهم لا يشعرو بالنوم |
koydukları ödülü görünce hiç memnun kalmamıştı. Şöyle dedi: | Open Subtitles | لقد كان غاضبا عندما رأى ما كانوا يعرضون انه لم يشعر بالمديح |
Burası kamerayı koydukları yer. "Çarpışma kutusu" da deniyor. | Open Subtitles | و هنا يضعون الكاميرا يدعونه صندوق الإصطدام |
biliyorum. orası insanlar ölünce onları koydukları yer. | Open Subtitles | اعلم, اليست المكان الذي يضعون فيه الناس عندما يموتوا؟ |
Sanırım Romalılar kadehlerini panç kaselerine sokup yukarı koydukları için. | Open Subtitles | أعتقد أن الرومانيين كانوا يضعون خبز محمّص مبهّر في أوعية نبيذهم |
Bu ölüleri içine koydukları şeylerden değil mi? | Open Subtitles | هل هذا هو الشيء الذي يضعون بقايا الاموات فيه؟ |
Lakin biz bizim tarafımızı yok eder yolu kesersek solucan deliğine koydukları her şey oraya yük yapacak. | Open Subtitles | لو أردنا جعل طرفنا ينهار، أن نُحكم إغلاقه... كلّ ما يضعونه في الثقب الدودي... سيسقط مع حملٍ. |
Sizde anahtarını onların koydukları yere koymuşsunuz. | Open Subtitles | كان المفتاح في الخارج حيث كانوا يضعونه. |
Hastaneye koydukları gibi işi biter. | Open Subtitles | يضعونه في المستشفى ومن ثم ينتهون |
Vitamin aşılarının içine koydukları şey. | Open Subtitles | -هذا ما يضعونه في حقن الفيتامين |
Beni hangi vücuda koydukları umurumda olmazdı. | Open Subtitles | و لن أهتم أي نوع من سفن الفضاء وضعوني بها. |
Sihirli, KYV'nin konserinde beni koydukları ilk odayı görmelisin. | Open Subtitles | أنه ساحر ، ينبغي أن تري الغرفة الأولي. التي وضعوني بها في الحفل |
Bir nevi, beni ıslahevinde koydukları gibi. | Open Subtitles | نوعاً ما مثل التي وضعوني فيها في الأحداث |
İnternete koydukları bu saçmalığı kontrol edemeyiz artık. | Open Subtitles | تعلم أنّا لا نستطيع أن نسيطر على هذا الهراء الذي وضعوه على الإنترنت |
Kristalin içine koydukları kurşunun ağırlığı bu biliyor musun? | Open Subtitles | كما ترى, إنه حجم ما وضعوه في الكريستال, كما ترى؟ |
İçime koydukları şey artık ölü değil. | Open Subtitles | الشيء الذي وضعوه بداخلي لم يعد ميتاً |
İçkine koydukları o uyuşturucudan fazla alma bence. | Open Subtitles | قد تكون لا زلت تحت تأثير تلك المخدّرات التي وضعوها في مشروبك |
koydukları ödülü görünce hiç memnun kalmamıştı. | Open Subtitles | لقد كان غاضبا عندما رأى ما كانوا يعرضون انه لم يشعر بالمديح |