Çevre ve sağlıkla ilgili krizler evrensel. | TED | فالأزمات الصحية والبيئية تعدّ أزمات عالمية. |
Tamam, hipertansif krizler geçiren yedi yaşındaki bir çocuğun ayırıcı tanısı ne? | Open Subtitles | حسناً، ما التشخيص لطفل في السابعة من عمره يعاني من أزمات ضغط مرتفع؟ |
Ve gerçekten çevresel krizler gibi yeni sorunlarla ilgilenen bir hikaye. | TED | وقصة تعالج فعلا قضايا جديدة مثل الأزمة البيئية. |
Genellikle krizler o yaşlarda normal şeylerdir. | Open Subtitles | فى المعتاد تكون الأزمة جزءاً عادياً من البلوغ |
krizler hakkındaki tek güzel şey onları asla hatırlamıyor olmamdı. | Open Subtitles | أتعرف ، الشيء الوحيد عن النوبات أني لا أتذكرهم أبداً |
Yardım edin, nefes alamıyor! krizler kötüye gidiyor. | Open Subtitles | النجدة إنها لا تتنفّس تزداد النوبات سوءاً |
Bu türdeki krizler 20. yüzyıldaki iki dünya savaşıyla aynı işleve sahip olabilir. | TED | لذا يمكن أن تؤدي هذه الأزمات نفس وظيفة الحربين العالميتين في القرن العشرين. |
Tamam, hipertansif krizler geçiren yedi yaşındaki bir çocuğun ayırıcı tanısı ne? | Open Subtitles | حسناً، ما التشخيص لطفل في السابعة من عمره يعاني من أزمات ضغط مرتفع؟ |
Hastalar felç, nöbet, körlük ve şiddetli krizler geçiriyordu. | Open Subtitles | مريضات الهيستيريا كن يصبن بالشلل و العمي و تأتيهن أزمات و نوبات عنيفة |
krizler de yaşadık. | TED | كانت هناك أزمات، بالطبع توجد أزمات. |
"Bazen dramayı yeniden ayarlamak için karakter olmayan bir yardımcıya ihtiyaç duyulan krizler ortaya çıkar." | Open Subtitles | rlm;"ستظهر أزمات في بعض المناسبات rlm; وهذا يتطلب تسهيلاً من أشخاص rlm; |
Elbette, buyuk capta ki krizler icin... kullanilan kaldiraclar var. Ozel sektoru odunc alan kaldiraclar bunlar. | TED | لكنها أيضاً ، بالتأكيد ، لها ما تفعله مع الأزمة الهائلة التى تبعها خلل كبير بالنفوذ، الإفراط الزائد فى الإقتراض من القطاع الخاص. |
Bio-çeşitlilikteki yıkım, iklim değişikliği, salgınlar, finansal krizler: hakkında düşüneceğimiz değerler olacaktır. | TED | الإنهيار في تنوع كافة أشكال الحياه ، تغير المناخ ، الأوبئة ، الأزمة المالية : ستكون هي العملة التي سنفكر بها . |
Okullarda öldürülen çocuklar, ekonomik krizler. | Open Subtitles | إطلاق النار بالمدارس الأزمة المالية |
krizler daha bitmeden olmaz. | Open Subtitles | ليس قبل انتهاء الأزمة |
krizler sırasında eklemler kilitlenebilir ve vücut çarpılabilir. | Open Subtitles | النوبات ممكن أن تجمد المفاصل وتلوي الجسد |
Bilmelisiniz ki, krizler hafıza kaybını da beraberinde getirir. | Open Subtitles | يجب أن تعرفوا النوبات عادة ما تترافق مع فقدان مؤقت للذاكرة |
krizler ne zaman kalıcı beyin hasarına yol açar? | Open Subtitles | بعد كم من الوقت ستؤثر هذه النوبات في الضرر الدماغي؟ |
-Lyme'ın ileri safhalarında krizler görülebilir. | Open Subtitles | -الملاريا في مراحله المتقدمة يسبب النوبات |
Ama 30 yıllık araştırmalar bize kıtlıkların sebebinin gıda dağıtımını yıkıcı bir şekilde etkileyen politik krizler olduğunu öğretti. | TED | لكن 30 عام من البحوث قد علمتنا أن المجاعات هي الأزمات السياسية التي تؤثر على نحو خطير في توزيع الطعام. |
İnsani krizler bağlamında, -Suriye'deki savaştan kaçan anneler gibi- küçük bir damla bile bebekleri en büyük küresel sıkıntılara karşı koruyabilir. | TED | وفي حالات الأزمات الإنسانية، كالأمهات السوريات الهاربات من مناطق الحرب، فإن القليل منه يمكن أن يحمي الأطفال من أعظم التحديات العالمية. |
Peter Ward: Evet, vücudumuzdaki her bir küçük hücre büyük krizler yaşanırken dakikada belirli miktarlarda hidrojen sülfür üretebiliyor. | TED | بيتر وارد: نعـــــــــم، كل خلية فينا تستطيع انتاج كميات متناهية الصغر من كبريت الهيدروجين عند الأزمات العظيمة. |