| kulağında bir kuş varmış. Ama çıkmış, korkmana gerek yok. | Open Subtitles | كان هناك ببغاﺀ في أذنك و لكنه خرج فلا تخف |
| Tamam, şimdi sakinleş. Ciğerlerinde değil, kulağında. | Open Subtitles | حسناً، خذ الأمر بسهول فقط هي ليست على رئتك ، هي على أذنك |
| Antibiyotik kullanıyor çünkü şanslı parasını kaybetti ve hala kulağında olduğunu düşünüyor. | Open Subtitles | يتناول المضادات الحيوية لأنه أضاع عملة الحظ خاصته، وظن أنها سقطت داخل أذنه مجدداً |
| Eğer,katilimiz o ise, kulağında hala kan olması lazım. | Open Subtitles | حسنًا، إذا هو قاتلنا، أراهن أنّه ما زال هناك دمّ في أذنه |
| kulağında ufak bir sızıntı var, su çıkarır gibi çıkaracağız. | Open Subtitles | بِناء سوائل في الأذن و لكننا سَنعيّده في وقت سَريع. |
| kulağında o kabuk varken... hiçbir şeyi duyamaz. | Open Subtitles | لا تقلق حيال ذلك لا يستطيع سماع شيئ ليس وكل تلك القشرة في اذنه |
| Adel, isimliğin ters ve kulağında elmas var. | Open Subtitles | و ترتدى حلق فى أذنك ,و أبدو بالرغم من ذلك بشكل جيد أتسمعنى ؟ |
| Evet. İnsanın kulağında birinin dili olunca duyması zor olur. | Open Subtitles | أجل، من الصعب أن تسمعي عندما يكون هناك لسان في أذنك. |
| kulağında bomba patlamış gibi hissetmişsindir. | Open Subtitles | لابد شعور الهاتف كأنه .موقد لحام في أذنك |
| kulağında bomba patlamış gibi hissetmişsindir. | Open Subtitles | هاتف أشعرك ان هناك ماكينة لحام بالقرب من أذنك |
| Burnunda halka, kulağında küpe olan adamı gördün mü? | Open Subtitles | أترى ذلك الرجل هناك مع حلق الأنف و الترباس في أذنه |
| - Latin, Takım Elbiseli sağ kulağında çok fazla sayıda piercing ve haç. | Open Subtitles | لاتيني يرتدي بدلة لامعة عدد سخيف من الثقوب في أذنه اليمنى، معلق في أحدهم صليب قوطي |
| kulağında ki kanama yavaşladı, ama... ateşin onu öldürmesinden korkuyorlar. | Open Subtitles | النزيف في أذنه قد خف ولكنهم يخشون أن تكون الحمى لوحدها سبب لوفاته وقريباً |
| kulağında gamze, dizinde de çiçek varmış. | Open Subtitles | دمامل خلف أذنه و زهرة على ركبته. |
| kulağında bir ağrı vardı ama doktor hiçbir şeyi olmadığını söyledi. | Open Subtitles | أصيب بألم في الأذن لكن الطبيب قال أن الأمر بسيط |
| kulağında değiliz burnuna üflüyoruz. | Open Subtitles | لقد أخطئنا الأذن و قمنا بالنفخ على أنفها |
| kulağında o kabuk varken... hiçbir şeyi duyamaz. | Open Subtitles | لا تقلق حيال ذلك لا يستطيع سماع شيئ ليس وكل تلك القشرة في اذنه |
| Sanki kulağında ufak bir bomba patlamış gibi. | Open Subtitles | هي تقريبا مثل القنبلة الصغيرة إنفجرت في أذنها. |
| Gerçi şaşırmadım, kulağında da bir sürü tüy uzamış. | Open Subtitles | وذلك غريب، بإعتبار إن لديه شعر ينمو من أذنيه |
| kulağında böcek olan hasta için BT istemişsin. - Burada olduğumu nasıl bildin? | Open Subtitles | طلبت رسماً سطحياً لمريض لديه حشرة بأذنه |
| Artık makinenin kulağında olmaması berbattır falan ama sonunda sana fark ettirmeden yanına yaklaşabilmek çok güzel. | Open Subtitles | متأكدة أن عدم تواجد الآلة في إذنك حاليًا لهو أمر سيء وما إلى ذلك لكن عظيم جدًا أنه أخيرًا يمكنني الاقتراب منك خلسة |
| İç kulağında sıvı sallanıyor ve düzelmede sıkıntı falan yaşıyormuş. | Open Subtitles | السوائل بالأذن الداخلية تصاب بخلل فتحدث مشكلة بمستويات شيء ما |
| Ya da kulağında bir tümörle buradan çıkıp gidebilirsin.. | Open Subtitles | أو يمكنكَ الذهاب ولديكَ ورماً داخل أذنكَ |
| Koca Buck'ın kulağında koca bir yara izi vardı. - Deri işitme cihazı takmış gibi görünüyordu. | Open Subtitles | باكي كان لديه شعر كثيف يخرج من اذنيه كأنه قرد |
| Morgana'nın kulağında hiç kan yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هنالك دم في أذن مورجانة. |
| Yoo, kulağının arkasında değil, kulağında. | Open Subtitles | لا, في الواقع أعتقد بأنه ليس خلف اذنكِ. أنا أعتقد بأنها اذنكِ |