Artı, kupon biriktiriyoruz ve büyük büyükannemle birlikte berbat bir evde yaşıyoruz. | Open Subtitles | ايضا، نجمع الكوبونات و نعيش في منزل سيء مع جدة والدتي المجنونة. |
Sonunda düzgün bir takım almaya yetecek kupon biriktirdim. | Open Subtitles | اخيرا, لقد وفّرت ما يكفى من الكوبونات لشراء بدلة محترمة كارلا |
Anneme en azından Noel yemeğimizi yememizi sağlayacak 1 kupon verdiler. | Open Subtitles | حصلت على كوبون غذاء لكي نحظـى على الأقل بعشاء عيد الميلاد |
Bak, dostum. Dev tavuklardan kupon kabul etmem ben. Son defadan sonra asla. | Open Subtitles | انتظر ياهذا ، لا آخذ كوبونات من دجاج عملاق ، ليس بعد المرة الأخيرة |
Gazeteye kupon vermişler, bir de utanmadan işte geri kalınca şaşırıyorlar. | Open Subtitles | وضعوا قسيمة تخفيض في الصحيفة ويعرضون جائزة عندما نتأخر على المرضى! |
Hiçbir şey ödeme. Onlara bir kupon gönder ve radyo uzmanı ol. | Open Subtitles | بدون أن أدفع شيئاً ، أرسل لهم القسيمة فقط و أصبح خبيراً بالراديو |
Bence arkadaşların için büyük bir tavuk parçası almalısın. İşte bedava bir kupon. | Open Subtitles | انصحك باخذ شريط دجاج لكل اصدقائك ، خذ هذا الكوبون |
"...özel mahkumlar kupon alabiliyordu. Benim 2 kuponum vardı." | Open Subtitles | سجناء مخصوصين حصلواعلى تلك القسائم ، أنا حصلت على قسيمتين |
Eski işimden sepetlenmeme sebep olup beni gaza getirdiğin için, üç kupon. | Open Subtitles | ولانك كنت سبب طردي من عملي القديم لك مني ثلاث قسائم شراء |
kupon ekonomi yapmanın güzel bir yoludur. | Open Subtitles | عليك أن تفعل ما أفعل و تقطع الكوبونات كوبونات؟ |
El Paso'ya taşınmak, plak dükkanında çalışmak, Tommy ile sinemaya gitmek, kupon kesmek bunlar gizlenmek için işçi arı kılığına girme, kovana karışma çabaları. | Open Subtitles | لقد كنت فى إلباسو تعملين فى محل للإسطوانات وتذهبين إلى السينما مع تومي إعداد الكوبونات |
Hatta kendine peşin ödenmiş o küçük kupon kitapçıklarından da alabilirsin. | Open Subtitles | الآن يمكنك الحصول على الكوبونات الدفوعة مسبقاً |
Ama ben de çok iyi kupon toplarım, eminim çok iyi bir ikili oluruz. | Open Subtitles | لكن أنا كوبون كبير لذا أعتقد أننا سوف نحظى بوقت جميل سويًا |
Annene doğum gününde yenilebilir bir hediye göndermeni sağlayacak bir kupon buldum. | Open Subtitles | و وجدت كوبون لك لترسلي لأمك بطاقة معايدة ملائمة ليوم ميلادها. |
kupon defteri mi? Bu salak şeyle ne yapacağım ben? | Open Subtitles | كتاب كوبونات تخفيض ماذا سأفعل بقطعة الخردة هذه |
Bir tane teklif aldım ama... yarış pistlerinde telefon kostümü giyip kupon dağıtmak bana göre değil. | Open Subtitles | حسناً، حصلت علي عرض وحيد لكن لا اريد ان ارتدي زي هاتف خلوي واوزع كوبونات في حلبات السباق |
Bak! Arkasında bir kupon var. İlk ders ücretsizmiş. | Open Subtitles | انظروا ، هناك قسيمة بالخلف أول درس مجاني |
Aynı zamanda babamın böcek ilaçlaması için kupon kazandığı zamana tekabül ediyor. | Open Subtitles | وفي الفترة نفسها، حصل أبي على قسيمة قيّمة لتعقيم البيت بالتدخين |
Hiçbir şey ödeme. Onlara bir kupon gönder ve radyo uzmanı ol. | Open Subtitles | بدون أن أدفع شيئاً ، أرسل لهم القسيمة فقط و أصبح خبيراً بالراديو |
Bir kupon arıyordum çekmece ıvır zıvır doluydu. | Open Subtitles | كان الأمر أشبه, كنت أبحث عن هذه القسيمة والدرج كان ممتلى من النفايات |
Bu kupon bedava meze için... ve süresi saat 07:00'de doluyor... ve şu an saatin 07:00 olmasına 2 dakikalık bir süre var... bu yüzden zamanında burada olduğumu bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | هذا الكوبون للمقبلات المجانية هو صالح حتى 7: 00 |
Katılırdım ama benim evimde makarna ve kupon kesme gecesi. | Open Subtitles | كنت لأوافق، ولكن الليلة هي ليلة المعكرونة وقصّ القسائم في منزلي |
Ben hamileyim ama sen ne kupon, ne spa günü ne domuz rosto, ne sürpriz ne eğlenceli bir şey yaptın benim için. | Open Subtitles | حسناً، أنا حبلى وأنت لم تعرض علي قسائم.. أو يوم في المنتجع أو خنزير مشوي أو مفاجئات أو أي من تلك الأشياء المرحة |
Bir kupon 20 TL eder. Ortak kupon yapalım mı? | Open Subtitles | تكلفة التذكرة 20 شيكل هل تريدي ملء واحدة معي؟ |
Şu yavrukurt çocuktan aldığımız kupon defterini açalım. | Open Subtitles | Huh. دعنا نَفْتحُ ذلك كتابِ القسيمةِ بأنّنا إشترينَا مِنْ ذلك الشبل الكشافِ. |
kupon sende! | Open Subtitles | أنت تملك تلك التذكره |