| Ve ben hamam böceklerini toplayacak, davalarımız için mahkemeye getirdiğimiz bu böcekleri bu afiş panosuna sıcak tutkalla yapıştıracaktım. | TED | أود أن اجمع الصراصير، و الصقهم بالصمغ على لوح كارتون و كنا نحضرها و نقدمها إلى المحكمة في القضايا. |
| Bu durumda, mektubumuz göz hapsinde tutulan kişinin önemli bilgiler aldığını mahkemeye gösterebilir. | TED | في هذه الحالة، يقترح تقريرنا إلى المحكمة أن يسلم الشخص مذكرات بالمعلومات المهمة. |
| Bir müstehcen kelime daha... duyarsam mahkemeye saygısızlıktan nezarete attırırım sizi! | Open Subtitles | إذا قلتي كلمة قبيحة مرة اخرى سأوجه لكي تهمة ازدراء المحكمة |
| Eğer susmazsanız bunu mahkemeye saygısızlık olarak alacağım. Susun ! | Open Subtitles | إذا لم تتوقف فسوف أعتبرها إهانة للمحكمة ، هذا أمر |
| Eğer susmazsanız bunu mahkemeye saygısızlık olarak alacağım. Susun ! | Open Subtitles | إذا لم تتوقف فسوف أعتبرها إهانة للمحكمة ، هذا أمر |
| - Bütün akşam beni izliyordun. - mahkemeye karşı senden sorumluyum. | Open Subtitles | لقد كنت تراقبنى طوال المساء اننى مسئول عنك حتى يوم المحاكمة |
| Mr. Stamphill, bu mahkemeye karşı saygısızlık etmeye çok yakınsınız! | Open Subtitles | سيد ستامفيل ، لقد أقتربت بخطورة من أهانة هيئة المحكمة |
| Pekala, Bayan Choate, mahkemeye 4 Temmuz günü.., ...olanları anlatabilir misiniz? | Open Subtitles | سيدة تشوت، هلا أخبرت المحكمة بما حدث مساء الرابع من يناير؟ |
| Onu tek parça halinde ve konuşabilecek şekilde mahkemeye getir. | Open Subtitles | فقط أحضريه إلى قاعة المحكمة قطعة واحدة وقادراً على الكلام |
| Ben haklıyım ve bunu bir üst mahkemeye kadar götüreceğim. | Open Subtitles | إنني بخير ولن أتردد في فضح ما أعرفه في المحكمة |
| Ondan sonra bir suçu mahkemeye çıkarmak gerçekten imkansız olur. | Open Subtitles | إنّ تمرير القضية الجنائية عبر المحكمة صعب بما فيه الكفاية |
| Resmin çekildiği gün mahkemeye gidecektim de. Ama yemin ederim, bu benim. | Open Subtitles | كان علي أن أكون في المحكمة هذا اليوم, لكني أقسم, هذه أنا |
| Kraliçe mahkemeye katılmadığı için danışmanı Piskopos Fisher mahkemeye bir açıklama yapmak istedi. | Open Subtitles | بغياب الملكة طلب منا محاميها الأسقف فيشر أن نقدم إفادة في هذه المحكمة |
| Ben bu sabah, yasaklama emri çıkarması için yüksek mahkemeye gittim. | Open Subtitles | هذا الصباح كنت في المحكمة العليا لإصدار قرار بعدم التعرض لك |
| mahkemeye sunduğunuz son dosyayı okudum. Erişilebilecek herşeye eriştiğinizi biliyorum, sırada ne var? | Open Subtitles | قرأت الملف الذي أرسلتموه للمحكمة مؤخرًا أعلم انكم قمتم بالتقاط كل الثمار الدانية |
| mahkemeye gidiyoruz çünkü sorunlarımızı çözmeyi bilmiyoruz ya da çözmek istemiyoruz. | Open Subtitles | نذهب للمحكمة لأننا لا نستطيع او لا نقوم باكتشاف حلولا لمشاكلنا |
| mahkemeye gitmemiz halinde sizi de tanık olarak çağırmam gerektiğini bilmeniz gerek. | Open Subtitles | طالما أنك تفهمين أن الليلة في المساء سأذهب للمحكمة وربما أحتاجك كشاهدة |
| Elinde daha fazla delil yoksa, olayı mahkemeye taşımak zaman kaybı olur. | Open Subtitles | لو لم يكن لديك اى دليل لتعرضه علىّ, فستكون المحاكمة مضيعة للوقت |
| Mr. Stamphill, bu mahkemeye karşı saygısızlık etmeye çok yakınsınız! | Open Subtitles | سيد ستامفيل ، لقد اقتربت بخطوره من اهانه هيئه المحكمه |
| Bu, hakimin Bay Carillo'yu birinci dereceden cinayet şüphesiyle mahkemeye getirtmesi için duymak zorunda olduğu bir cümleydi. | TED | وكان هذا كافيا لقاضي الجلسة التمهيدية أن يحيل السيد كاريو إلى محاكمة لجريمة قتل من الدرجة الأولى. |
| Sözleşmeye göre seni çarşamba gününe kadar mahkemeye ulaştırmam gerekiyor. | Open Subtitles | العقد يقول أنه يجب أن أحضرك للمحاكمة بحلول يوم الأربعاء |
| Temyize gideriz, yapabiliyorsak her seferinde daha yüksek bir mahkemeye tekrar tekrar gideriz. | Open Subtitles | سنستأنف مرّة بعد مرّة إذا اضطررنا لذلك، في كل مرّة إلى محكمة أعلى. |
| Yüksek mahkemeye göre değil ama bakteriler için yeterince sıcak. | Open Subtitles | ليس بالنسبة إلى المحكمةِ العليا لكنّها دافئةٌ بما يكفي للجراثيم |
| O'nu vuran adamla ilgili benzer bir hikayeyi mahkemeye katıldığında da duymuştu. | TED | سمع حكاية مشابهة عن الرجل الذي اطق النار عليه مرة أخرى حين حضر محاكمته. |
| İkimiz de bu işin mahkemeye taşınmasını istemeyiz değil mi? | Open Subtitles | لا أحد منا يريد أن ندخل المحاكم بيننا، أليس كذلك؟ |
| Benim için, mahkemeye çıkmamak yargıcın davayı iptal etmesi demek. | Open Subtitles | فالقاضي رفض القضية ولا داعي أن اعيد فتحها ثانية بالمحكمة |
| Bugün mahkemeye okumak istediğim bir dilekçe imzaladık. | Open Subtitles | لقد وقعنا عريضه استرحام اليوم والتى اود ان اقراها للمحكمه |
| Aslında, intihara kalkışıp hayatta kalan bir kimse, sonradan mahkemeye bile çıkarılamaz. | Open Subtitles | الحقيقة أن ما أن أحد ينجو من محاولة الانتحار يحاكم بعدها |
| Bir daha seni ayaklarına sivrisinek ilacı sıkarken yakalarsam, o kara kıçını askeri mahkemeye yollarım. | Open Subtitles | فى المره القادمه عندما اقبض عليك و انت ترش مسحوق كاوى على قدمك سوف أقدم مأخرتك الزنجيه للمحاكمه العسكريه |
| Hadi ama, sivil insanları kurtarmaya çalıştığım için beni askeri mahkemeye çıkaramazlar. | Open Subtitles | لم يتمكنوا من تقديمي لمحاكمة عسكرية من اجل محاولة انقاذ حياة المدنيين |