| Bu ilk şehirlerde, mahsuller asıl tahtta sahipler. | Open Subtitles | في تلك المدن الأولى، المحاصيل هي الحاكمة. |
| Fakat azotlu gübreler, yerli mahsuller üzerinde pek işe yaramadı, uyum problemi vardı. | Open Subtitles | ولكن الأسمدة النيتروجينية أنها لا تعمل بشكل جيد مع المحاصيل الأصلية. هناك مشكلة السكن. |
| Başkent'te bile mahsuller anca yenilebiliyor. | Open Subtitles | حتى هنا في العاصمة المحاصيل بالكاد صالحة للأكل |
| Görünüşe göre mahsuller türlerine hala karar verememiş! | Open Subtitles | يبدو أن قرار نوع المحصول لا يزال مجهول |
| Kuraklığa dayanıklı mahsuller ve kararmayan elmalar ürettiler. | TED | فهم يستطيعون الحصول على محاصيل مقاومة للجفاف، أو الحصول على تفاحات غير قابلة للتأكسد. |
| Mısır, soya yemek ekonomimizdeki temelindeki mahsuller. | Open Subtitles | الذرة ، فول الصويا المحاصيل التي تُعتبر أساس إقتصادنا الغذائي |
| Tarlalardaki mahsuller ve tepelerdeki hayvanlara ne olacak? | Open Subtitles | ماذا عن المحاصيل في الأراضي والمواشي على التلال؟ |
| Bugün yediğimiz tüm mahsuller, buğday, pirinç ve mısır atalarına göre genetik olarak hayli değiştirilmişlerdir, ama onları genetik olarak değiştirilmiş saymayız. Çünkü geleneksel üretimle üretilmektedirler. | TED | إن كل المحاصيل التي نأكلها اليوم كالقمح والرز والذرة، تم تحسينها جينيا من قبل أسلافها، لكننا لا نعتبرها محسنة جينيا لأن إنتاجها يتم بالطريقة التقليدية. |
| mahsuller ve hayvanlar markete götürülüyor. | TED | تُجلب المحاصيل والماشية إلى السوق. |
| Ancak yetiştirdiğimiz diğer mahsuller çok çeşitli olsa da ekili mısırların %99'undan fazlası birebir aynı: 2 numaralı sarı mısır. | TED | ولكن بينما تأتي المحاصيل الأخرى المزروعة في مجموعة متنوعة من الأصناف، فإن أكثر من 99 ٪ من الذرة المزروعة هي بالضبط نفس النوع: الأصفر رقم 2. |
| mahsuller öldü, hayvanlar öldü, insanlar öldü. | Open Subtitles | المحاصيل ماتت والحيوانات والناس ايضا |
| Canlı olan tek şey mahsuller. Evler ölü. | Open Subtitles | المحاصيل حية لكن المنازل ماتت. |
| Canlı olan tek şey mahsuller. Evler ölü. | Open Subtitles | المحاصيل حية لكن المنازل ماتت. |
| Çiftçiler, etkisini azaltmak için zaten zekice yöntemler buluyorlar, “damla başına fazla ürün” yetiştirmek için özel sulama teknikleri kullanmak ve suya daha az ihtiyaç duyan mahsuller yetiştirmek gibi. | TED | يجد المزارعون فعلا طرقًا بارعة للحد من تأثيرهم، مثل استخدام تقنيات ري خاصة لزراعة "المزيد من المحاصيل في كل قطرة" ، وتربية محاصيل جديد أقل تعطشا للماء. |
| Nehirler küçüldü ve tarlalardaki mahsuller pörsüdü. | TED | وجفت الأنهار وذبلت المحاصيل. |
| mahsuller, mineraller. | Open Subtitles | المحاصيل الخام و المعادن |
| mahsuller iyice büyüyor. | Open Subtitles | ...لقد بدأت المحاصيل بالنمو |
| Hiç tanımadığın birileri tarafından üretilen haftalarca kamyonlarda bekletilen üstlerine kim bilir ne sıkılan mahsuller. | Open Subtitles | المحصول زرعه شخص ما أنتِ لم تقابليه أبداً... الجلوس في الشاحنات لأسابيع... ... |
| "Sırayla farklı mahsuller yetiştirme" zamanına kadar. | Open Subtitles | حتى حان وقت "إستدارة المحصول"، |
| Hepiniz iyi bir iklim ve iyi mahsuller alacaksınız. | Open Subtitles | أنتم جميعا سـ تحصلون على طقس جيد و محاصيل جيـدة |