Market sahibinize ise anneniz veya kız kardeşinizmiş gibi davranın. | Open Subtitles | وعاملوا البائعة فى السوق كما تعاملون أمكم أو أختكم الكبيرة. |
Market derinliği olmayan bilgiyle risk sanal bir şeye dönüşüyor. | Open Subtitles | أعني، أنه بدون تغذية عمق السوق تصبح المخاطر تافهة ظاهرياً |
Ama Market Dağıtıcısını kullansaydık çok daha çabuk orada olabilirdik. | Open Subtitles | حسناً، لكننا سوف نصل أسرع لو استخدمنا ماكنة ناقلة البقالة |
O akılsız Market sahibinin içeri girdiği yerden alabilir misin? | Open Subtitles | هل يمكنك ان تعودي عندما الاهبل مدير متجر البقالة دخل؟ |
Bu dediğin anca karantina bölgesinde Market açarsan olur zaten. | Open Subtitles | يُمكنك فقَط أن تحوّل منطقَة الحجر الصحّي إلى سوق اللحَم. |
Yakınlarda bir yerde içki dükkanı veya Market var mı acaba? | Open Subtitles | هل تعرف ما إذا كان هناك متجر كحوليات أو بقالة قريبة؟ |
O olayda, kuzey Market caddesi'ndeki herkesi sevdik. | Open Subtitles | كما أتذكر,سجنّا الجميع في شارع ماركت في تلك الجريمة |
Bir tanesi, Market bazlı fiyatlandırmayı talebi etkileyecek şekilde nasıl kullanacağımız ve kablosuz teknolojileri, ulaşım alanındaki giderlerimizi yüksek oranda düşürmede nasıl kullanabileceğimiz. | TED | واحدة هي كيف نحتاج لاستخدام الأسعار على أساس السوق لتؤثر على الطلب واستخدام التقنيات اللاسلكية للحد بشكل كبير من إنبعاثاتنا في قطاع النقل. |
öz sermaye elinden geldiği kadarı ile piyasaya hakim. Ve bu bana anlatıyor ki, bu Market patlama aşamasına geldi. | TED | وهو أن الأسهم الخاصة أخذت في التقصي هنا وهناك. وهو ما يخبرني أن السوق على وشك الإنفجار. |
Victoria Memorial, Whiteway Laidlaw Hogg Market, hayvanat bahçesi, Fort William... | Open Subtitles | مبنى فيكتوريا التذكاري مبنى المتروبوليت السوق, حديقة الحيوان فورت ويليام |
Onu Yedinci Cadde'den Market'e doğru koşarken yakaladım. | Open Subtitles | لقد حصلت عليه انه يعبر الشارع السابع عائد نحو السوق |
Bulduğumuz Market alışveriş için kullanılan arabayla ne kadar şansımız olur bilemiyorum. | Open Subtitles | لا أتوقع أن يحالفنا حظ أوفر مع سيارة جلب البقالة التي وجدناها |
Market alışverişindeki aksilikten ötürü buzdolabında yedi dakika kadar durmuşlar. | Open Subtitles | لعطل في البقالة لقد وضعوا في الثلاجة قرابة 7 دقائق |
Klarissa'nın öldürüldüğü gün Washington'dan benzin ve Market alışverişi yapmışssın. | Open Subtitles | قمتي بشراء الغاز و البقالة في واشنطن ليلة مقتل كلاريسا |
Market ve hissedar baskısı yoktu, çalışanlar o kadar şaşırdılar ki haberi duyunca gözyaşlarına boğuldular. | TED | لم يكن هناك ضغط من سوق أو مستثمرين و قد تفاجأ الموظفون لدرجه أنهم ذرفوا دموعأ عندما سمعوا بالخبر |
Champaran Motihari'e pek çok insan barakalarda çay satar, ve ortada olduğu gibi çay için limitli bir Market vardır. | TED | في موتيهاري في تشاباران، هناك العديد من الناس الذين يبيعون الشاي في الأكشاك ويبدو واضحًا أن سوق الشاي محدود، |
Yerel bir Market zincirinde yöneticiyim. | Open Subtitles | أنا مساعد المدير في سيركل فود إنها سلسلة متاجر بقالة محلي |
Yani, süper Market hattındaki şişmanlar bu adamı sevecekler. | Open Subtitles | الفتي البدين من السوبر ماركت سيحب هذا الرجل |
Sonunda buldum ama kopuk bir herifle Market soygunu falan yapıyor. | Open Subtitles | وجدتها أخيراً، و إذ بها تسرق متاجر صغيرة بديونٍ لا تدفعها |
Bir kişi ya da küçük bir şirket tarafından yerine getirilebilen düşük düzeyde ticaret yapan bir Market dizisidir. | TED | وهي عبارة عن سلسلة من الأسواق التجارية ذات مستوى منخفض يمكن لأي شخص أو شركة صغيرة إنشاؤها. |
Önce tele Market, şimdi de ciltçilik mi? | Open Subtitles | أولاً، التسويق عبرَ الهاتِف و الآن تجليد الكُتُب؟ |
Hatırladım da buralarda alışveriş merkezi var mı veya Media Market gibi bir yer? | Open Subtitles | هذا يذكرني هل هناك مجمع تسوق فيه متجر بيست باي مثلاً في الجوار |
Taraftarlar genç şampiyonu kutlamak için ellerinde Market torbalarıyla tribünlerden sahaya hücum ediyorlar. | Open Subtitles | أنصاره يأتون من الشرفه مع أغراض بقاله للبطل الجديد ماذا يحدث؟ |
Bunlarin yarisi issiz, Benim lanet vergilerimi pizza ve Market gideriyle harciyorlar, diger yarisi is masa iscileri, sirketin bilgisayarini kullanip gunluk islerini yapmak yerine alisveris yapiyorlar. | Open Subtitles | نصفهم لا يملك أية وظيفة يصرفون المال الذي أدفعه كضريبة على البيتزا و بضائع المتاجر و النصف الآخر يستخدمون الحواسيب |
Mahallede biraz Market alışverişi yapıyordum, Simon. | Open Subtitles | لقد كنت اخذ المشتريات من البقاله في هذا الحي يا سايمون |
Yiyecek bir şeyler almak için marketin birine girdim ve Market soyuldu. | Open Subtitles | لذا وأنا أحمل نقودك وأدخل إلى محل للبقالة كما تعرف, لإحضار طعام لأتناوله ويتعرض المكان للسرقة |
24 saat açık olan bir Market buldum ve üç kutu çikolatalı ve çikolata cipsli... | Open Subtitles | ذهبت لهذا السوق التجاري اشتريت ثلاث علب من مثلجات الشيكولاتة |
Benim cebimdeki parayla altı kişilik bir aile için Market alışverişine çık da sonra konuşalım. | Open Subtitles | اتسوق لأغراض العائلة من البقال بما يوجد في محفظتي بعدها لنتحدث |