Bu sadece neden araştırma tabanlı merakın desteğine ihtiyacımız olduğunun bir örneği. | TED | إنه فقط مثال على لماذا نحتاج أن ندعم البحوث المبنية على الفضول. |
Böylece merakın ötesinde ne yaptığımız konusunda çok iyi bir nedene sahibiz ve beyinlerimizde neler olduğunu öğrenmek konusunda mantıklı bir gerekçeye. | TED | لذلك فهذا سبب وجيه جدا يتجاوز الفضول لتبرير ما نقوم به، وتبرير اهتمامنا بما يجري داخل الدماغ. |
Hayır, ama bu... Hey, bu merakın, ilk iyi adımın işareti. | Open Subtitles | لا، لكن ذلك الفضول الذي أظهرته كان خطوة أولى جيدة |
Topluluk içinde öz güvenimi bulabilirim ve merakın bunu onaylayabilir. | TED | ففي المجتمع يمكنني أن أجد ثقتي بنفسي ويستطيع فضولك ان يؤكد ذلك |
Sana hep davranışlarının yanlış olduğunu söyledim, onlara yönelik merakın çocukça. | Open Subtitles | لقد أخبرتك، موقفك غير سليم إن فضولك شيء صبياني |
merakın seni hep şüpheli durumda bırakıyor. | Open Subtitles | يبدو أن فضولك لديه دائماً طريقة في إيقاعك بظروف مريبة |
İntikam harekete geçirici güç olabilir ama intikamın başladığı yerde merakın devreye girdiğini hissediyorum. | Open Subtitles | إنتقام كَانَ يمكنُ أَنْ يَكُونَ قوة التَحفيز، لَكنِّي أَشْعرُ بأنّ الفضولِ سيطرَ حيث إنتقامَ بَدأَ. |
Günümüzde merakın lisanı güneş tanrıları değil, nitekim bilimdir. | Open Subtitles | اليوم، فإن لغة الفضول العلمي تؤلّه العلم بدلاً من الشمس |
Artan merakın anlamı... tehlikelerle yüzleşme zamanı yakın demektir. | Open Subtitles | فإن الفضول المتنامي يجعل مواجهته لها وشيكة |
Fakat, eğitimciler olarak biz ders anlatıcılar olarak bu basit rolü göz ardı edersek merakın ve araştırmanın yetiştiricisi olarak yani bir paradigmaya sahip çıkarsak onların okul gününe biraz daha fazla anlam yükleyebiliriz ve hayal güçlerini harekete geçirebiliriz. | TED | لكن إن نحن تخلينا بصفتنا كمدرسين عن دور ملقني محتويات المناهج وتبنينا النموذج الجديد كمزارعين ينمون الفضول والتساؤل، قد نتمكن من إعطاء معنى ولو بسيط ليومهم المدرسي وإيقاد مخيلتهم. |
Bence cennet, merakın tatmin edilmesidir. | TED | وفكرتي هي أن الجنة هي الفضول المقنع. |
Gramofona gösterdiği merakın aynısı. | Open Subtitles | الفضول نفسه كان عنده حول الفونوغراف. |
Bu yutturmacanın ardındakilerin ne olduğuyla ilgili entelektüel bir merakın olmayışı sebebiyle bir süre sonra insanlıktan utanıyorsunuz. | Open Subtitles | يصيبك الإشمئزاز من الجنس البشري بعد حين... لعدم وجود ذلك النوع... كما تعلمين، من الفضول المعرفي فيهم. |
Ayakkabıların çift taraflılığa merakın olduğunu anlatıyor. | Open Subtitles | هذا الحذاء ثنائي الفضول بالتأكيد |
Acaba hangisi daha çok acı veriyor, gururun mu, merakın mı? | Open Subtitles | اتساءل أيهما يؤلم أكثر كبرياؤك أم فضولك |
Gitmek istiyorum. merakın eğlendirici değil. | Open Subtitles | أريد أن أغادر, فضولك هذا ليس مسليّاً |
Çünkü, merakın, hayatına mal olabilir. | Open Subtitles | فضولك قد يكلفك حياتك. |
Yapma ama, bilimsel merakın nereye kayboldu? | Open Subtitles | بالله عليك، أين فضولك العلمي؟ |
merakın seni öldürebilirdi. | Open Subtitles | فضولك كان قد يقتلك. |
İntikam harekete geçirici güç olabilir ama intikamın başladığı yerde merakın devreye girdiğini hissediyorum. | Open Subtitles | إنتقام كَانَ يمكنُ أَنْ يَكُونَ قوة التَحفيز، لَكنِّي أَشْعرُ بأنّ الفضولِ سيطرَ حيث إنتقامَ بَدأَ. |