Bu süreçte sanırım biraz meraklandım. | Open Subtitles | لسلطة بيتر تالبوت ليس قبل ساعات في الوقت الراهن أنا أفترض إنني فضولي |
'Bugün hiç unutmayacağım bir gün olacaktı.' o yüzden biraz meraklandım. | Open Subtitles | لكن "كان ذلك "اليوم الذي لن أنساه هذا كان الشيء الذي أثار فضولي قليلاً |
Bu, yerel dükkanımda yerini aldığı zaman, doğal olarak bu iddiaları destekleyen araştırmalar konusunda meraklandım. | TED | عندما ظهر هذا المشروب في المتجر المحلي، بالطبع اصابني الفضول بالنسبة للابحاث التي دعمت هذه الإدعائات |
Bana 20 tane sesli mesaj bırakmak yerine bir tane bırakınca meraklandım. | Open Subtitles | لقد أصابني الفضول عندما تركتي لي رسالة صوتية واحد فقط بدلا من 20 رسالة المعتادة |
Sendeki madalyon bir portredeydi. İyice meraklandım. | Open Subtitles | لقد رأيت القلادة التي معك في تلك اللوحة، والآن كلّي فضول لمعرفة ما لديك |
Neden... sadece meraklandım, bundan konuşuyoruz, çünkü başıma ağrı girdi. | Open Subtitles | و لماذا, انا اشعر بالفضول, نحن نتحدث عن هذا؟ لأنه يصيبني بالصداع. |
meraklandım. | Open Subtitles | مفتون |
- Tanrım Bethany, çok meraklandım. | Open Subtitles | -يا إلهي ، ( بيثاني ) لقد كنت قلقاً عليكِ |
'Bugün hiç unutmayacağım bir gün olacaktı.' o yüzden biraz meraklandım. | Open Subtitles | لكن "كان ذلك "اليوم الذي لن أنساه هذا كان الشيء الذي أثار فضولي قليلاً |
Seninle tanışmak isteyip istemediğimi bilemiyordum... yani sen aradığında, korkuya kapıldım ama... meraklandım da. | Open Subtitles | لم اعرف اذا كنت اريد ان اقابلك ام لا ... لذا عندما اتصلتي, فعلا ارعبتني لكن كنت فضولي |
Şimdi meraklandım işte. Benim yerimde buluşabilir miyiz? | Open Subtitles | ان هذا يثير فضولي |
İşte şimdi meraklandım. | Open Subtitles | حسناً, الآن زاد حول فضولي |
Daha da meraklandım şimdi. | Open Subtitles | لقد ازداد فضولي أكثر فأكثر |
Şehir dışındaki arkadaşı ile ilgili meraklandım.. | Open Subtitles | انتابنيّ الفضول بشأن . صديقتها المُسافرة |
Bu yüzden biraz meraklandım. Aslında burada durmalıyım çünkü bir şey sormak istiyorum, ve burada Hintli bir çok kişi var tabi ki, çocukluğunu burada geçirmiş bir çok insan var. | TED | أصابني شيء من الفضول. في الحقيقة سأقف هنا، لأني أريد أن أسأل، ولأنه يوجد الكثيرون ممن، من الهنود بالطبع، ممن قضوا جزءاً من طفولتهم هنا. |
Ve ben de biraz meraklandım. | TED | وبدأ الفضول ينتابني عن ذلك. |
Tamam, şimdi meraklandım. | Open Subtitles | حسناً، راودني الفضول الآن |
Peki, devam et bakalım. meraklandım şimdi. Neyse, ben üst kattayım. | Open Subtitles | ـ حسنا، اكمل، لدي فضول ـ فكنت في الطابق العلوي |
Korkmuyorum, yalnızca meraklandım. | Open Subtitles | لستُ خائفة. بل عندي فضول. |
Hastalıklı derecede meraklandım. | Open Subtitles | فضول مهووس. |
Fakat bu film, söylemeden geçemeyeceğim film yıldızının bütün filmden sorumlu olmasıyla epey meraklandım. | Open Subtitles | ولكن هذا الفلم، صدقني مع تولّي نجمك للأمور فإنّني أشعر بالفضول |
Şaka yapıyordum ama şimdi biraz meraklandım sanki. | Open Subtitles | ليس موضوعًا هامًّا. كنت أمزح، لكنّي الآن مفتتنة بالفضول. |
- meraklandım. | Open Subtitles | -أنا مفتون |
- meraklandım. | Open Subtitles | -أنا مفتون |
Çok meraklandım. Neredesin? - Tutuklandım. | Open Subtitles | -لقد كنت قلقاً عليكِ للغاية، أين كنتِ؟ |