insanlar uniden nefret ettikleri kadar ondan da nefret ederler. | TED | في الحقيقة الناس يكرهون القانون رقم عشرة كما يكرهون "اليوني". |
Ve insanlar sıraya girmekten nefret ettikleri için istihkak sistemini daha olumlu karşıladılar. | Open Subtitles | ولأنهم يكرهون الأنتظار رحب الناس بنظام الحصص |
Onların birbirlerinden başka nefret ettikleri tek şey vardır. Polisler. | Open Subtitles | هناك شيء واحد يكرهونه أكثر مما يكرهون بعضهم البعض ، رجال الشرطة |
Çünkü kötü haberlerden daha çok nefret ettikleri bir şey varsa o da sürprizlerdir. | Open Subtitles | لأنّ الشيء الوحيد الذي يكرهونه أكثر من الأخبار السيئة هو أن تتمّ مُفاجأتهم. |
Sanırım yahudilerden en az onun kadar nefret ettikleri için. | Open Subtitles | -أعتقد أن السبب هو كراهيتهم الشديدة لليهود،بقدر ما كرههم هو أيضاً |
Elaine ile Grace, aslında tek bir kişiydi, hayatı tek bedende paylaşmak için fazla büyük birbirlerini ne kadar sevip, birbirlerinden ne kadar nefret ettikleri mühim değil. | Open Subtitles | (إلين) و (جريس) كانتا في الحقيقة شخصاً واحداً الذي كان كبيراً جداً ليعيش في جسد واحد بصرف النظر عن مدي حبهم أو كرههم لبعض |
Amerikalılar'ın nefret ettikleri şeyler listesinin ilk sırasını, iş ikincisi trafik, üçüncüsü de çoraplarını kaybetmektir. | Open Subtitles | فمعظم الأمريكيين يكرهون عملهم أكثر شئ ثم الزحام، و بعدها فقدن الجوارب أتفهم قصدي؟ |
ispanyollarin, kraliyet ailesinden en az Engizisyondan nefret ettikleri kadar nefret ettiklerine süphe yok. | Open Subtitles | لاعجب أن الشعب الإسباني يكره العائلة المالكة بقدر ما يكرهون محكمة التفتيش |
Ama düşmanlarımızın, bizden nefret ettikleri kadar birbirlerinden de ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | ولكني أعرف أن الأعداء يكرهون بعضهم بقدر كُرههم لنا. |
Düsmanlarimizin da, bizden nefret ettikleri kadar birbirlerinden de ettigini biliyorum. | Open Subtitles | وأدري أن أعدائنا يكرهون بعضهم البعض بمقدار كراهيتهم لنا |
Düşmanlarımızın da, bizden nefret ettikleri kadar birbirlerinden de ettiğini biliyorum. | Open Subtitles | وأعرفُ أيضاً أن أعدائنا يكرهون بعضهم البعض كما يكرهوننا |
Çünkü kötü haberlerden daha çok nefret ettikleri bir şey varsa o da sürprizlerdir. | Open Subtitles | لأنّ الشيء الوحيد الذي يكرهونه أكثر من الأخبار السيئة هو أن تتمّ مُفاجأتهم. |
Ve şimdi nefret ettikleri işleri var ve yaşadıkları hayatı kendileri bile tanıyamıyor. | Open Subtitles | والآن لديهم عمل يكرهونه ويعشون حياة لا يدركون فيها شيئاً. |
En az nefret ettikleri adam olduğum için seçilmek istemiyorum, | Open Subtitles | لا اريد أن أُنتخب بسبب انني الرجل الذي يكرهونه علي الاقل |
Kadınlar nefret ettikleri adamları uyandıklarında yanlarında görmeyeceğinden emin olmak için bana para öderler. | Open Subtitles | ... النّساء تدفع لي ليتأكّدن بأنّهنّ لن يصحون مُطلقاً مُجدّداً وهنّ يرقدن بِجانِب شخصِ يكرهونه أكثر شيءٍ في الحياة |
Onlar da seninle nefret ettikleri bir şeyi mi yaparlar yani? | Open Subtitles | يفعلون شيئاً معك يكرهونه ؟ |