Bu nedenle çok daha nesnel bir yöntem arıyoruz ki bu durumu değerlendirebilelim. | TED | لذا كنا نبحث عن وسيلة أكثر موضوعية لتقييم هذه الظواهر. |
nesnel veriye ulaşmak için yüksek sıklıklı gözetim yapabiliriz. | TED | يمكننا القيام برصد عالي التردد للحصول على بيانات موضوعية. |
Kendi varlığının durumuna göre öznel olan alanlar hakkında nesnel iddialarda bulunabilirsiniz ve bu tam olarak nörolojistlerin yaptığı şey. | TED | بإمكانك عمل ادعاءات موضوعية عن مجال ذاتي في طبيعة وجوده و هذا ما يفعله علماء الأعصاب حقاً |
Yani, bilinç öznel ve bilim nesnel olduğu için bilincin nesnel bir bilimi olamayacağına dair itiraz, bir kelime oyunu. | TED | فالاعتراض القائل أنك أنت لا تستطيع أن يكون لديك علم موضوعي للوعي لأنه ذاتي و العلم موضوعي، هذا تلاعب لفظي |
MiyavMiyavBeenz insan iletişimiyle ilgili öznel ve söylenmemiş ne varsa alıyor ve bunları ortaya nesnel sayılar olarak koyuyor. | Open Subtitles | البرنامج يأخذ كل ما هو غير موضوعي و غير معلن بخصوص التفاعلات الإنساني ويقللها إلى أرقام صريحة واضحة الهدف |
Sorunun ne olduğunu göremiyorum. Bu nesnel olarak harika. | Open Subtitles | لا أرى ماالمشكلة ، هذا رائع بموضوعية |
Çok iyi! Haklısın, nesnel olarak. | Open Subtitles | هذا رائع جداً أنت مُحق موضوعياً. |
Bu soruları test etmede ilk adım olarak kişilerin fiziksel formları hakkında nesnel ölçümleri toparladık. | TED | كخطوة أولى لاختبار هذه الأسئلة، جمعنا قياسات موضوعية من اللياقة البدنية للأفراد. |
Gene, para nesnel bir gerçek değildir; nesnel değeri yoktur. | TED | مجدداً، المال ليس حقيقةً موضوعيةً، لا يملك قيمةً موضوعية. |
Benim perili evimde de nesnel bir gerçeklik var, değil mi? | TED | وكانت توجد حقيقة موضوعية في بيتي المسكون، صحيح؟ |
nesnel bir verin olsa da bunu nasıl söylediklerinde, nasıl yorumladıklarında bir öznellik var. | TED | هناك قدر من الذاتية في ما يقولون وكيف يفسرون أي موضوعية في البيانات التي قد تكون لديك. |
Bu yöntemin işe alımı daha nesnel, daha az ön yargılı yapacağını ve kadın ve azınlıkları ön yargılı insan kaynakları karşısında daha şanslı hâle getireceğini düşünüyorlardı. | TED | اعتقدوا أن هذا سيجعل التوظيف أكثر موضوعية وأقل تحيز، وإعطاء النساء والأقليات محاولة أفضل ضد تحيز مدراء الموارد البشرية. |
Tartışmaya açık olmayan gerçekler var, nesnel doğrular. | TED | هناك حقائق غير قابلة للنقاش -- حقائق موضوعية. |
Yani, gerçekten acı çeken hastalarınız var ve bunun nesnel bilimini yapmaya çalışıyorsunuz. | TED | أعني، لديك مرضى يشكون بحق من الآلام و أنت تحاول إيجاد علم موضوعي لذلك |
Tüm diğer hayvanlar nesnel tek bir gerçeklik içinde yaşıyorlar. | TED | جميع الحيوانات الأخرى تعيش في عالمٍ موضوعي. |
Bir tabloya yansıtıldığında ise bir tür nesnel bilimsel gerçekmiş gibi gelir ama öyle değil. | TED | طالما هو موضوع في رسم بياني، تشعرك بأنه علم موضوعي نوعًا ما، لكنه ليس كذلك. |
Gerçek aldatıcı olabilir ama nesnel varlığa sahiptir. | Open Subtitles | الحقيقة قَد تكون صعبة، لكنَّ لها وجود موضوعي. |
Ben de evrensel bir risk değerlendirme aracı kurmak için veri bilimciler, araştırmacılar ve istatistikçilerden oluşan olağanüstü bir ekip topladım, böylece ABD'deki her bir yargıcın nesnel, bilimsel bir risk ölçütü olacaktı. | TED | لذا خرجت و بنيت فريق استثنائي مكون من علماء بيانات و باحثين و إحصائيين لبناء أداة تقدير أخطار شاملة، لكي يستطيع كل حاكم في الولايات المتحدة الأمريكية أن يحصل على مقياس موضوعي و علمي للخطورة. |
Biz insanlar da nesnel gerçeklikte yaşarız. | TED | نحن البشر، كذلك نعيش في عالمٍ موضوعي. |
- Amelia, üzgünüm. - Sadece nesnel davrandın. | Open Subtitles | ـ (أميليا)، أنا آسف ـ إنّك تتصرف بموضوعية وحسب |
nesnel olarak berbat bir işti, | Open Subtitles | بموضوعية , كان سئ |
O zaman da nesnel olacağına inanıyorum. | Open Subtitles | أنا واثقة إنّك ستكون موضوعياً ذا. |