Genlerim karışmış. Ama atalarıyla olan bağlarını koruyan kişiler var ve bunlar DNA sonuçlarını okumamıza olanak sağlıyor. | TED | لكن هناك من أبقى على صلته بأسلافه ما يسمح لنا بتأطير نتائج الحمض النووي. |
İşim Amy'nin ilaçları için birikim yapmamıza olanak sağlıyor. | Open Subtitles | إن عملي هو ما يسمح لنا بالادخار من أجل الأدوية |
Perilerin kanı gün ışığında yürümemize olanak sağlıyor. | Open Subtitles | إن دم الجنيات يسمح لنا بالسير تحت ضوء النهار. |
Yani bundan yola çıkarak, coğrafi izdüşümle yapabileceğimiz şeylerin sınırlarını zorluyoruz. Şansımıza, bilgisayar teknolojisi çok boyutlu boşluğa açılmamıza olanak sağlıyor. | TED | لذا من هذا، قابلنا نوع من تصادم حدود لما يمكن أن نفعل في توقع جغرافي، ولكن لحسن الحظ، تكنولوجيا الحاسوب يسمح لنا بالخروج الى فضاء متعدد الأبعاد. |
Terörist zanlılarını yedi güne kadar göz altında tutmamıza... olanak sağlıyor. | Open Subtitles | إنه يسمح لنا بحجز المشتبه بهم في قضايا إرهابية... لمدة تصل إلى 7 أيام |
Terörist zanlılarını yedi güne kadar göz altında tutmamıza... olanak sağlıyor. | Open Subtitles | إنه يسمح لنا بحجز المشتبه بهم في قضايا إرهابية... لمدة تصل إلى 7 أيام |
Mızrak gerçekliği yeniden yazmamıza olanak sağlıyor. | Open Subtitles | الرمح يسمح لنا بإعادة كتابة الواقع. |
43 kas, kombinasyonla 10,000 kadar ifade üretmeye olanak sağlıyor. | Open Subtitles | 43عضلة تندمج للتنتج على ما يسمح 10.000 تعبير |