Olay şu ki, burada neler olduğu konusunda hiçbir fikrimiz yok. | Open Subtitles | انظر ، الأمر هو ، ليس لدينا فكرة عما يجري هنا |
Olay şu ki, bir şey var, sana söylemekten korkuyordum. | Open Subtitles | الأمر هو هناك شىء 000 كنت خائفاً من إخباركِ به |
Tamam, Olay şu, elindeki levha da yiyecek için çalıştığın yazıyor. | Open Subtitles | حسناً، إليك الأمر لوحتك تقول "أنك سوف تعمل من أجل الطعام" |
Olay şu ki bu yaka kartı, beni buraya getirmenizin muhtemel sebebi. | Open Subtitles | الشيء هو ، أنّ هذه الشارة من المحتمل أنّها سبب وجودي هنا |
Tabi ki. Burada sorulardan bazıları şunlar. Özellikle küçük puntoyla yazdım ki okumakla uğraşmayın. Olay şu ki, çocukların bulduğu sorulardan beşi aslında son 5 ila 15 yıldır çıkan bilim yayınlarının temeliydi. | TED | لذا، إليك بعض الأسئلة. وضعتها بكتابة صغيرة حتى لا تتعبوا أنفسكم بقراءتها. المقصد هو أن 5 من الأسئلة التي وضعها الأطفال كانت في الواقع أساس المنشورات العلمية في ال5 إلى 15 سنة الماضية. |
Pekala, Olay şu o benim en iyi arkadaşım ve bütün hafta boyunca ona veya Ellie'ye hiç vakit ayıramadım. | Open Subtitles | إليكِ الأمر إنه أعز أصدقائي و لم أقض وقتاً طويلاً معه |
Bakın, burada olay şu: Nick, Trubel için sorumlu hissediyor. | Open Subtitles | انظروا، يا رفاق، النقطة هي انه يشعر بالمسؤولية تجاه تروبل |
Olay şu ki kadın oğlunun hoşgörülü ve gey dostu bir takımda oynamasını istiyor. | Open Subtitles | المغزى هو أنها تريد من ابنها أن يلعب لمدرسة متسامحة ومناسبة لشاذ |
Olay şu ki, bunu yapmak için iki ele ihtiyacım var. | Open Subtitles | ما في الأمر, هو أنني سوف أحتاج يداي الاثنتين لفعل ذلك |
Olay şu ki, bu matematikte ve bilimde sık olan birşey. | TED | الأمر هو ، أن هذا الشيء يحصل غالبا في الرياضيات و العلوم |
Olay şu, Paul bunların hepsi bana ayrıntılı bir dümenmiş gibi geldi. | Open Subtitles | ..الأمر هو يا بول. خطر لي أن هذا كله قد يكون جزء من خدعة كبيرة. |
Olay şu ki neyin önce ya da sonra olduğunu bilmiyorum. | Open Subtitles | الأمر هو أنا لا أعرف ماذا كان قبل أو بعد |
Dinle şimdi, Olay şu. Beni tanıyan adam işi senin. | Open Subtitles | الآن، إليك الأمر هذا سيكون الرجل الذي يعرفني |
Olay şu ki ölüyorsun ve şu an tek umudun biziz. | Open Subtitles | إليك الأمر. أنتَ تحتضر و حاليّاً نحن أملك الأفضل. |
Ama Olay şu ki bence o kızların ölmesini istemedin. | Open Subtitles | و كل الفتيات أيضا لكن إليك الأمر لا أظن أنك أردت للفتيات أن يمتن |
Evet, peki, Olay şu, Meg bana kara sevdalandı.. | Open Subtitles | الشيء هو .. أن ميج أصبحت مغرمة بي قليلاً |
Tamam, bak, Lily, Olay şu ki biz Ted'in çevresinde büyüdük ve o olmadan, biz yavaşça ölüyoruz. | Open Subtitles | حسناً ، انظري يا ليلي المقصد هو أننا نمو حول تيد وبدونه.. نموت ببطئ |
Olay şu: Cumartesi gecesi pijama partisi veriyorum ve sen de davetlisin. | Open Subtitles | إليكِ الأمر أنا سأقوم بحفلة نوم في ليلة السبت |
Olay şu ki, bugün hepiniz rahatlayabilirsiniz. | Open Subtitles | النقطة هي أنكم جميعا يمكنكم أن تبرّدون فقط اليوم |
Olay şu ki senin intihar eden biri olduğunu düşünmemiştim. | Open Subtitles | المغزى هو أني لم أتوقع أنك من النوع الإنتحاري |
Şey Olay şu, korkarım söz verdiğim şeyi yerine getiremeyeceğim. | Open Subtitles | حسنا، إليكم الأمر. أخشى أننّي لا أستطيع الوفاء بما وعدتكم. |
Olay şu; o benim C.I.'im. Dava için onun sokaklarda olması gerek. | Open Subtitles | المشكلة هي أنه مخبري السري وأحتاجة أن يكون بالخارج لأجل هذه القضية |
Olay şu, Bayan, başımızı bir çıkmaza sardık. | Open Subtitles | انظري، الموضوع هو , سيدتي. نحن مقيدون ببعض الامور. |
O hikayelerde ki Olay şu... hepsi doğru. | Open Subtitles | هنا الشيءُ حول تلك القصصِ... هم كُلّ الصدق. |
Havada daha ne kadar olduğunu bilmiyorum ,efendim, ama Olay şu ki; | Open Subtitles | لا أدري كم من الممكن أن يكون عددهم سيدي،لكن المهم هو الاتي |
Ama Olay şu ki ben bir adama girdim mi sonuna kadar girerim. | Open Subtitles | كل ما في الامر هو انني عندما أرتبط بشخص, أمضي معه حتى النهاية |