"olmamıştır" - ترجمة من تركي إلى عربي

• ذلك لم يكن
• يحدث قط
• لم يحدث لها
• لم يحظى
• لم يملك
• أنه لم يحدث
• أن لا يكون

Tüm oyuncaklarını başkalarıyla paylaşmak zorunda kalmak ve babanın herkesle roket gemisi yapmasını seyretmek kolay olmamıştır.
أنا أعرف أنني كنت اليوم منشغلاً بالعناية بهؤلاء الأطفال الآخرين أعرف أن ذلك لم يكن سهلاً عليك أن يقاسموك ألعابك

Bunca zaman kendini ve diğerlerini korumak için yalan söylemek kolay olmamıştır.
ذلك لم يكن سهلاً الكذب طوال الوقت لكي تحمي نفسك ، و تحمي الآخرين

- Sen duymadıysan kesin olmamıştır.
لم أسمع عن ذلك. ثم أنا متأكد من أنه لم يحدث قط.

Eminim bir şey olmamıştır. Endişelenme.
أنا متأكد أنه لم يحدث لها شيئ سيء، لاتقلقي كثيراً

Şüphesiz ki hiç bir adamın bu koşullar altında ancak masallarla kıyaslanacak böyle maceralı bir hikayesi olmamıştır.
و بالتأكيد لم يحظى بوجبة أبدا و تحت ظروف مشابهة حكاية مليئة بالمغامرات

Belki kavga sırasında düşürmüştür... ya da geri dönüp alacak fırsatı olmamıştır.
ربما قد أوقعه أثناء القتال أو لم يملك الوقت لإسترجاعه

Bütün eski askerlere sorun, atıcılık tarihinde... hiç bu kadar gülünç bir mermi olmamıştır.
أي طبيب بيطري يمكنه أن يقول لكم أنه لم يحدث في تاريخ إطلاق النار أن وجدت رصاصه بهذه المسخرة

Umarım kötü bir şey olmamıştır. Masamda görüşürüz hayatım. Baba!
أتمنى أن لا يكون هناك مكروه سأقابلك عند طاولتي

Umarım senin için çok acı verici olmamıştır.
آمل أن ذلك لم يكن صعبًا عليك.

Kolay olmamıştır.
ذلك لم يكن بالأمر الـهين.

Eminim o kadar zor olmamıştır.
-لكن ذلك لم يكن صعباً، على ما أظن

Böyle bir şey olmadı diyorsa, olmamıştır.
.لو قال لي أنّ هذا لم يحدث قط، فإنّه لم يحدث قط

Neşelen bebek, belki bir şey olmamıştır.
ابتهج يا عزيزي. لعله لن يحدث قط.

Bir sonraki olmamıştır hariç.
. عدا أن التالية لم يحدث لها هذا

Ona hiçbir şey olmamıştır. Acele etmeyelim.
لم يحدث لها شئ دعونا لانستبق الأحداث

Şüphesiz ki hiç bir adamın böyle maceralı bir hikayesi olmamıştır.
بالتأكيد لم يحظى بوجبة حكاية مليئة بالمغامرات

Daha önce de dediğim gibi Sherlock'un hiç arkadaşı olmamıştır.
وكما ذكرت لكِ من قبل لم يحظى (شيرلوك) بأي صديق

Hiç böyle bir oyuncağı olmamıştır.
هو لم يملك العاباً خاصة به ابداً

Matthew'ün, anasının memesini emdiğinden beri hiç kız arkadaşı olmamıştır.
ماثيو) لم يملك أي صديقة) منذ كان في حضن أمه

Umarım kararını değiştirecek bir şey olmamıştır.
أتمنى أن لا يكون هناك أمر حصل وجعلك تغير رأيك.

O zaman geri getirilmesi kolay olmamıştır.
أذاً من المفترض أن لا يكون استرجاعها عملاً سهلاً ؟