Kesin perşembe aksamları takımı oluşturmak için bir barda buluşuyorlardır. | TED | لديهم على الارجح فريق بناء لمساء يوم الخميس في حانة. |
Yeni bir ürün oluşturmak, yeni bir ürün geliştirmek ya da yeni bir üretmek ama yeni bir ürünün kendisi değil mi? | TED | فهو يختص بكيفية إنشاء منتج جديد أو تطوير منتج جديد أو تصنيع منتج جديد، ولكن ليس المنتج الجديد بحد ذاته؟ |
Dahası, Amerikalılar siber savaş kapasitesi oluşturmak için gelecek beş yılda 30 milyardan fazla para harcamaya karar verdiler. | TED | وعلاوة على ذلك، قرر الأميركيون انفاق ما يزيد على 30 مليار دولار في السنوات الخمس المقبلة لبناء قدراتها الإلكترونية. |
Semptomlarına neden olmuş olabilecek durumu yeniden oluşturmak için egzersiz testi yapacağız. | Open Subtitles | نرغب بالقيام بتمرين جهد اعادة خلق الجهد الذي قد يكون سبب أعراضك |
Görebildiğiniz gibi onların hepsi Web'de benim resmimi oluşturmak için iletişim halindeler. | TED | جميعها مترابطة كما ترون، لتشكيل صورة عني على شبكة الإنترنت. |
Bilinçliliğe sıkıca bağlanmadan bir tepki oluşturmak on yıllar, hatta daha fazla sürebilir. | Open Subtitles | وربما يستغرق عقود أو أكثر لخلق إستجابة قبل أن يستقر فى الشعور والوعى |
Bunu yapmamızdaki neden, en yetkin hafıza makinasını yaratmak idi, zamanda geri gidebileceğiniz ve interaktif olarak içinde gezinebileceğiniz canlı görüntüler oluşturmak istedik. | TED | و السبب وراء هذا هو تكوين ألة مطلقة للذاكرة، حيث يمكن العودة و التحليق في المكان ثم اعادة الحياة الى النظام. |
Yeni gelişim imgesi oluşturmak için birinci sınıf projeler yapılıyordu. | TED | وقد تم بناء مشاريع عالمية المستوى لنقل صورة جديدة للتنمية. |
Eğer toplum sona ererse yeniden oluşturmak için biz sorumluyuz. | Open Subtitles | أذا أنتهت هذا المجتمع نحن سنكون المسؤولين عن بناء المدن |
Ve günümüzde, mimarlar ve biyologlar bizlere sağşıklı binalar oluşturacak akıllı inşa tasarımları oluşturmak için beraber çalışıyorlar. | TED | واليوم، المعماريون وعلماء الأحياء يعملون معا لتحري تصميم بناء ذكي سينشئ مباني صحية لنا. |
Yani genç insanlara ilham vermek ve bir girişimcilik kültürü oluşturmak gerçekten büyük bir adım, ama genç insanların, fikirlerini gerçekleştirmek için sermayeye de ihtiyaçları var. | TED | لذلك فإنّ إلهام الشباب و إنشاء ثقافة ريادة الأعمال تعتبر خطوة كبيرة، لكنهم يحتاجون رؤوس أموال لجعل أفكارهم واقعا. |
Amacımız kentsel korsanlardan oluşan küresel bir ağ oluşturmak, böylelikle mevcut sistem üzerinde yenilik yapacaklar, yerel hükûmetleri destekleyecek ve vatandaşları güçlendirecek, köklü sorunları çözecek araçlar icat edecekler. | TED | هدفنا هو إنشاء شبكة عالمية من القراصنة المدنيين الذين يبتكرون على نظام موجود من أجل بناء الأدوات التي سوف تحل المشاكل المتجذرة، والتي ستدعم الحكومة المحلية، وسوف تمكن المواطنين. |
Planımı tasarlarken üç zorlukla karşılaştığımı farkettim: ilki, bir algılayıcı oluşturmak; ikincisi, bir devre tasarlamak; ve üçüncüsü, bir telefon uygulaması kodlamak. | TED | حين وضعت خطتي، أدركت أني أواجه ثلاثة تحديات: أولًا، إنشاء مستشعر؛ ثانيًا، تصميم دائرة كهربية؛ ثالثًا، صياغة رموز تشفيرية لتطبيق هاتف ذكي. |
Biz de güven oluşturmak ve bu 2,5 milyar kişiyi finansal erişime ulaştırmak için bir yol bulmak istedik. | TED | لذلك أردنا أن نجد طريقة لبناء الثقة ولإتاحة الخدمات الائتمانية أو المالية لهذه الفئة والتي يبلغ عددها ٢.٥ مليارشخص |
Bir dava oluşturmak için yeterli olmadığını söylüyorlar, mahkemeye götürülmeyecek. | Open Subtitles | يقولون أنه لا يكفي لبناء قضية ولن تذهب إلى المحكمة |
Bütün bunların altında yatan şey, iyi bir toplum oluşturmak için yapılan savaşta, | Open Subtitles | في الأساس كان هناك اعتقاد بأن المعركة تدور من أجل خلق مجتمع خَير |
Bu deneyin amacı bir yerinizi yakmadan bir yerinizi dondurmadan etrafında tabaka oluşturmak. | Open Subtitles | الهدف من التجربة خلق قطعة ذات طبقة موحدة بدون علامات وبلا بقع باردة |
Belki de bir ufuk çizgisi oluşturmak için bir solucan deliği kurmamız gerekmez. | Open Subtitles | ربما نحن لسنا بحاجة للاتصال بثقب دودي لتشكيل أفق الحدث |
Sonik bir çerçeve oluşturmak için sesim ve çellom katmanlıdır. | TED | صوتي و التشيللو خاصتي على طبقات لخلق هذا القماش الصوتي الكبير |
Ve daha birçok değişik fikir; sadece mimari yapılarla ilgili değil, aynı zamanda idari konularla, ve kompleks ağlar aracılığıyla cemiyetler oluşturmak ile ilgili. | TED | والعديد من الأفكار الأخرى التي لم تقتصر على المباني المعمارية ولكن أيضا اشتملت على الأمور المتعلقة بالإدارة وفكرة تكوين مجتمعات من خلال شبكات معقدة. |
Gerçekten küresel bir toplum oluşturmak için gerekli araçlara sahibiz. | TED | لدينا الوسائل التي عبرها نقدر على صنع مجتمع عالمي حقيقي. |
Yani on binlerce, yüz binlerce molekül daha önce var olmayan bir yapı oluşturmak üzere bir araya geliyorlar. | TED | إذن ففي تنظيمٍ من عشرات الآلاف، ستقوم مئات الآلاف من الجزيئات بالتجمع لتكوين بنية أكبر لم تكن توجد سابقاً. |
Hiperuzay penceresi açmak, ya da Goa'uld gemilerindeki enerji kalkanlarını oluşturmak için gerekli olduğuna inadığım miktarda enerji üretebilmemizi sağlayacak kayıp halka bu olabilir. | Open Subtitles | هذه يمكن أن تكون الحلقة المفقودة لتوليد نوع من الطاقة أعتقد أنه ضروري لخلق نافذة فضاء فوقي أو توليد نوع من الدروع مثل التي يستعملها الجواؤلد لحماية سفنهم |
Sahip olduğum dansçıların adresleriyle bir ekip oluşturmak için yeteri kadar gönüllüyü toplayabilmiştim. | Open Subtitles | بعد أن حصلت على عناوين الراقصات أصبح معي ما يكفي لإنشاء فريق مراقبه |
Ve 'nasıl' ise armoniydi, akorları oluşturmak için ses perdelerini yığıyordu. | TED | و الكيف كانت التناعم في الكيفية التي ترتب بها الدرجات الموسيقية لتشكل النغم |
Ama artık hücrelerle yarattığımız bu yapıları oluşturmak için daha iyi yollarımız var. | TED | ولكن الآن لدينا طرق أفضل لصنع هذه الهياكل باستخدام الخلايا. |
Hemen bir devriye oluşturulmalı.... ... ve erkekler bu devriyeyi oluşturmak için kendilerini gösterecekler. | Open Subtitles | يجب عليهم تنظيم مجموعة متجولة الآن سينخرط الذكور في استعراض هائج ليشكلوا مثل تلك المجموعة |
Yıldızları oluşturmak için bir araya gelen yıldızlar arası toz bulutları gibi bir çeşit kütle çekimi Sümerler gibi bölgelerde iş başında. | Open Subtitles | كغيوم الغبار بين النجوم تجتمع في عناصر لتكوّن نجوماً، فثمة أماكن جاذبة مثل "سومر" الواقعة في جزء من الهلال الخصيب |