Hem olayın benim açımdan da olumlu bir yanı var. | Open Subtitles | أَفترضُ عَلى نَحوٍ ملتوي هناك واحد إيجابي لي في هذا. |
Belki, belki, belki, belki, bugün olumlu bir sonla bitebilir. | Open Subtitles | حسناً، لعل، لعل، لعل هذا اليوم فقط سينتهي بشكلٍ إيجابي |
Ama okyanusta bu yeni akıntının daha olumlu bir etkisi oldu. | Open Subtitles | لكن في المحيط ، لدى ذلك ، التيار الجديد أثر إيجابي |
Böyle bir durumda insanlar genellikle dünyayı doğru bir şekilde algılamaktansa gruplarıyla olumlu bir ilişkide olmaya daha motive olurlar. | TED | في مثل حالة كهذه، يكون الناس غالباً متحمسين للحفاظ على علاقة إيجابية مع جماعتهم أكثر من تصور العالم بشكل دقيق. |
Vali'nin basın sekreteri fotoğraf çekiminin hapishane sistemine olumlu bir bakış getireceğini düşünüyor. | Open Subtitles | تعتقِد سكرتيرة الحاكِم الصحافية أنَ جلسَة تصوير ستُعطي لمحة إيجابية عن نظام السجون |
Şimdi, öğrendiğim dördüncü ve en önemli şey, olumlu bir değişim için görüntülerin nasıl kullanıldığı oldu. | TED | والشيء الرابع والأهم الذي تعلمته هو كيفية استخدام الصور لخلق التغيير الإيجابي. |
olumlu bir şekilde adaylığın %74 aldı, - ...onun sözlerine rağmen. | Open Subtitles | اربعه وسبعون بالمئة يرون ترشيحكِ علامة ايجابيه ، برغم كلماته |
Sadece tüm bu olanlardan olumlu bir şey çıkarmaya çalışıyordum. | Open Subtitles | انا فقط احاول إيجاد شئ ما ايجابي وسط كل هذا |
Hayatımda olumlu bir şeyler yapmak istediğim büyük bir sır değil. | Open Subtitles | أحاول فقط عمل شيء إيجابي في حياتي، ليس هناك غموض هنا. |
Zor bir mesleğim var, Londra'ya olumlu bir cevapla dönmek zorundayım. | Open Subtitles | انا اعمل بوظيفة صعبة يجب علي العودة إلي لندن برد إيجابي |
Ve biz de Paul Rusesabagina'ya bir beyefendilik örneği olarak bakmayı seçtik, olumlu bir şey yapmak için tek başına kendi hayatını kullanan biri. | TED | لذا اخترنا ان ننظر الى باول روسيساباجينا كمثال عن رجل خلوق صمم ان يجعل حياته وسيلة للقيام بأمر إيجابي |
Ödevlerinin en son sorusu şuydu: hayatınızı başka insanları olumlu bir şekilde etkilemek için nasıl kullanırsınız? | TED | على السؤال الاخير من المهمة والذي كان : ما هو مخطط لجعل حياتك ذات تأثير إيجابي على المحيط من حولك ؟ |
Bir kişide çok küçük bir değişiklik bile olumlu bir değişikliktir. | TED | حتى وإن كان تغييرًا صغيرًا جدًا لصالح شخصٍ واحد، فهو تغيير إيجابي. |
Neden bir şirket olarak dünya üzerinde olumlu bir etki yaratmak istemeyelim ki? | TED | لماذا قد نود أن يكون لنا تأثير إيجابي على العالم كشركة؟ |
Sonra fark etmeye başladım ki görünüşe göre görme engelli olmanın şehrin üzerinde daha olumlu bir etkisi varmış. | TED | ومن ثم بدأت أدرك بأنه بدا و كأنه المكفوفين بدو يملكون تأثير إيجابي على المدينة نفسها. |
Mümkünse, hemen tekrarlanmasını istediğim olumlu bir adım gibi görünüyor. | Open Subtitles | ويبدو أن هذه خطوة إيجابية للغاية التي أودأنأراهاتتكررةعلىالفور إذاكانذلك ممكنا. |
Yani genele baktığımda yine de olumlu bir deneyimdi diyebilirim. | Open Subtitles | فبشكل عام، لا يمكنني سوى القول إنها كانت تجربة إيجابية. |
Öyle bir çığ etkisi, öyle olumlu bir geri bildirim olmalı ki, çoğaldıkça, çoğalmalıyız. | TED | وهذا سيكون له أثر تراكمي، ونتيجة إيجابية.. ..كلما زاد عدد المفصحين كلما كان تأثير ذلك أكبر. |
İnsanlarda, orta derecede stres ile benzer olumlu bir etki görürüz. | TED | نرى في الإنسان ذات التأثير الإيجابي عند التوتر البسيط. |
Trajediyi önlemek için, bizim yapabilecek hiçbir şeyimiz olmasa da Thomas'ın kısacık hayatında, olumlu bir etki bırakması için bir yol bulmak istedim. | TED | في حين أنه لا يمكننا فعل شيء لمنع الفاجعة أنا أردت أن أجد طريقًا لحياة توماس القصيرة ليكون لديه نوع من التأثير الإيجابي |
olumlu bir şekilde adaylığın %74 aldı, - ...onun sözlerine rağmen. | Open Subtitles | اربعه وسبعون بالمئة يرون ترشيحكِ علامة ايجابيه ، برغم كلماته |
Neler yapabileceğimizi bildiğim için, geniş çapta olumlu bir değişimin kesinlikle muazzam bir potansiyele sahip olduğuna inanıyorum. | TED | اؤمن بأن امكانية نشر تغيير ايجابي على نطاق واسع بالتأكيد ضخمة لأنني اعلم بما انت قادر عليه |
Ama fidyeyi ödeyerek olumlu bir sonuç elde edilemeyeceğini anlamanız gerek, tamam mı? | Open Subtitles | لكن عليّكم أن تفهموا بأنّه لا شيء سيكون إيجابيّ من وراء دفع الفدية، مفهوم؟ |
Onlar yaşamımda gerçek anlamda olumlu etkilere yol açıyor, ben de onların yaşamında olumlu bir etkiye yol açabildiğimi umuyorum. | TED | فهم يمدونني بالتأثيرات الإيجابية الحقيقية في حياتي، وأرجو أن أستطيع التأثير في حياتهم إيجابياً كذلك. |
Bizi güldüren ve ağlatan tüm o şeyleri olumlu bir şekilde yapabilen bir adam var. | Open Subtitles | ♪ من حسن الحظ ان هناك رجل يستطيع بإيجابية ان يفعل ♪ ♪ كل الأشياء التي تجعلنا ♪ ♪ ضحك ونبكي ♪ |