ويكيبيديا

    "oturuyordu" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • يجلس
        
    • تجلس
        
    • جالساً
        
    • جلس
        
    • جالسا
        
    • جالس
        
    • عاش
        
    • جلست
        
    • جالسًا
        
    • عاشت
        
    • يجلسون
        
    • يقطن
        
    • جالسين
        
    • يجلسان
        
    • يَجْلسُ
        
    Oradaydı, gün gibi açık, orada otomobilinin ön koltuğunda oturuyordu. Open Subtitles كان مفاجأة بحجم الحياة يجلس في المقعد الأمامي من سيارتك
    Bu doğruysa, belki de kurban sağ ön koltukta oturuyordu. Open Subtitles فالضحية ربما كان يجلس في مقعد االراكب ماذا يفيدك هذا؟
    dedi Bir gün süper bir fırsat çıktı karşımıza, sebze satıcısı bir kadın evinin bahçesinde oturuyordu. TED حتى جاءت القضية المثالية، وقد كانت إمرأة تبيع الخضار، وكانت تجلس خارج منزلها
    Kapıyı açtım, orada, yatağın üstünde oturuyordu, başında bir başörtüyle. TED فتحت الباب فإذا بها هناك تجلس على السرير وترتدي غطاء على الرأس
    Onları bir filmde görmüştüm ve babam genç bir kızıl kafayla oturuyordu. Open Subtitles أوقعت بهم بفيلم ذات مره وكان جالساً مع شابه ذات شعر أحمر
    Evet, buluşmalarda oturuyordu ve kendi hikâyesinin anlatıldığını duyduğunda kurbanını buluyordu. Open Subtitles أجل. لقد جلس في الاجتماعات، وحين سمع قصته تروى، وجد ضحيته.
    o gün orada ziyaret için gelmiş bir veli vardı, odanın arka tarafında oturuyordu. TED كان هنالك أحد الآباء في زيارة ذالك اليوم، و كان جالسا في خلفية القسم.
    2 gün önce o sandalyede kim oturuyordu bilmek ister misin? Open Subtitles أتريد معرفة من كان يجلس على ذلك الكرسي قبل يومين ؟
    Bir yıl önce, işten geldim ve kanepemde bir adam oturuyordu. Open Subtitles قبل عام من الأن عدتُ للمنزل لأجد رجل يجلس على أريكتي
    Onunla ilk tanıştığımda, büyükannesinin kucağında oturuyordu. TED عندما إلتقيتهم في البداية، كان يجلس في حضن جدته
    Daha önce hiç böyle bir kart numarası görmemiştim ve bunu yapan adam hemen orada oturuyordu. TED ولم أرَ خدعة ورق قبل ذلك أبدًا، وكان يجلس الشخص الذي قام بتأديتها هناك.
    Yanımda oturuyordu. Patlamış mısırımı ona vermiştim. Open Subtitles لقد كان يجلس بجانبى مباشرة أعطيته فشارى ..
    Bu adam, yani Danny, barın sonunda oturuyordu ve kızın geldiğini gördü. Open Subtitles جلست بالقرب من الطاولة ,خلفنا ,تتكلم مع صديقتها هذا الشاب داني كان يجلس في نهاية البار,و شاهدها تدخل الى الداخل
    Annesi olduğunu sandığım birisiyle oturuyordu ve "Dune" isimli bir roman hakkında konuşuyorlardı. TED كانت تجلس مع من افترضت بأنها أمها وكانتا تتحدثان عن رواية دون
    Kitabın kapağında Septima Clark isimli bir kadın oturuyordu. TED الذي على غلافه تجلس إمراة تُدعى سابتما كلارك
    Yüzünde yemek istemediği bir şeyi yemeye zorlanan bir çocuğun ifadesiyle oturuyordu. Open Subtitles تجلس هناك و كأنها طفلة قد طُلب منها أن تأكل شيئاً لا يروق لها
    Annem beni Brooklyn'e götürdü ve ihtiyar Doktor Solomon oradaydı masasında oturuyordu. Open Subtitles أخذتني أمي إلى بروكلين إلى الطبيب سولومون الذي كان جالساً خلف مكتبه
    Görünüşe göre bankın üst kısmında oturuyordu. Göğsünden vuruldu. Arkaya düştü. Open Subtitles أتوقع أنّه كان جالساً على المعقد، تلقى رصاصة بالصدر، ووقع هنا.
    Ona fıstık ezmeli bir sandviç yapmıştım, o orada öylece oturuyordu. Open Subtitles أنا جعلتها شطيرة زبدة الفول السوداني، وقالت انها مجرد جلس هناك.
    Bunun tamamen güvenli bir iskelet sistemi, güvenli bir roket fırlatılması olarak hatırlıyordu çünkü en düşük teklifle yüz binlerce sterlinden oluşan bir rokette oturuyordu. TED كان يتذكر نظام قناطر وإطلاق صاروخ آمن تماما لأنه كان جالسا بصاروخ يزن ما يعادل 50 طن من قوة الدفع مبني من طرف أقل مزايد.
    Geri döndüğümde karım şu anda senin oturduğun yerde oturuyordu. Open Subtitles عند عودتي ، كانت جالسة على الأريكة مثلما أنت جالس تماماّ
    Birkaç yıl önce ölen bir deli doktoru. Burada oturuyordu. Kadın da ona bakıyordu. Open Subtitles الدكتور اللذي عاش ومات هنا لقد كانت تعتني به
    Sakin ol. Burada bizi dinlemek için oturuyordu. Open Subtitles اوه ,اهدئي , لقد كان جالسًا هنا يستمع إلينا
    Bir zamanlar... ..Long Island'ın Kuzey Sahilinde, New York'tan 30 mil uzakta... ..büyük bir malikanede küçük bir kız oturuyordu. Open Subtitles كان ياماكان في الساحل الشمالي من لونق ايلاند قرابة 30 ميلاً من نيويورك عاشت فتاة صغيرة في عزبة كبيرة
    Ve odadaki herkes eli külotunun içinde büyükannesinin gardrobunda oturuyordu öyle mi? Open Subtitles و هل كان الجميع فى غرفة الدردشة تلك يجلسون فى خزانة جدتهم التى توجد فى الرَدْهة و هم يضعون أيديهم داخل سراويلهم؟
    Salt Lake'in dışında oturuyordu, babamın telefon defterinde vardı. Open Subtitles [أعتقد أنه كان على صلة بأبي، وكان يقطن خارج [سالت لايك
    ! Birileri bizim locamızda oturuyordu da. Open Subtitles حسنا ، هناك بعض الاشخاص جالسين في مكاننا
    İki küçük Kızılderili oğlan güneşte oturuyordu, biri kavruldu, geriye kaldı biri. Open Subtitles هنديان صغيران يجلسان تحت الشمس فشوى أحدهما فتبقى واحد
    Küçüklüğümden beri o hamburger ekmeğinin üzerinde oturuyordu. Open Subtitles هو يَجْلسُ على تلك الكعكةِ منذ أنا كُنْتُ a بنت صغيرة!

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد