Baksanıza hanımefendi, nasıl da parlıyor. | Open Subtitles | فقط انظري اليها يانسة. انظر كيف هي فعليا تلمع? |
O koca, kara kafandan yansıyan ışık... acayip parlıyor adamım. | Open Subtitles | الوهج الذى يسطع من رأسك يلمع يا رجل, اللّعنه هل تقوم بتلميعها ؟ |
Zodyak dört nala gidiyor, ...yaldız gibi parlıyor ve emsalsiz tepelerden fark ediliyordu. | Open Subtitles | فتعدو بين أبراج النجوم بركابها المتلألئ وتطل مشرقة على أعلى التلال المشرفة |
Toprak dikenli tellerle çevrilmiş, gökyüzü kızıl patlamalarla parlıyor. | Open Subtitles | إن الحقل منثور بالأسلاك الشائكة تتوهج السماء حمراء بالإنفجارات |
Bak, güneş nasıl parlıyor? | Open Subtitles | أنظر .. كيف الشمس تجعل ؟ كل شئ يتوهج |
Şehrin yarısı karanlıkta, fakat bu yer Noel ağacı gibi pırıl pırıl parlıyor? | Open Subtitles | نصف المدينة معتمه لكن هذا المكان يشع نورا كما لو أنه شجرة الكريسماس؟ |
Pazuların ışıkta parlıyor, söylemeden edemedim. | Open Subtitles | ويارجل ان عضلة ذارعك تلمع في هذا الضوء علي ان اعترف |
Ama portredeki kedinin gözleri parlıyor. | Open Subtitles | إن العينان تلمع في الصورة بشكل شرير |
O sık, siyah kılların arasında nasıl da parlıyor öyle. | Open Subtitles | انظر كيف تلمع وسط شعرك الكثيف. |
O koca, kara kafandan yansıyan ışık... acayip parlıyor adamım. | Open Subtitles | الوهج الذى يسطع من رأسك يلمع يا رجل, اللّعنه هل تقوم بتلميعها ؟ |
- Ama sonra bana- - Baksana şuna, nasıl da parlıyor. | Open Subtitles | لكن بعدها أعطتني - ماذا عن هذا ، أنظر كيف يلمع - |
Bu güzel bir kostüm, şuna bak, parlıyor.. | Open Subtitles | .. إنه زي جيد ، إنظر ، إنه يلمع |
Güzel bir sabah, güneş parlıyor, ve sen şu Musevilik hakkındaki fikrini değiştirdin. | Open Subtitles | ومن صباح جميل، والشمس مشرقة. وأنت غيرت رأيك عن الشيء اليهودي. |
Güneş parlıyor ve etraftaki tüm çocuklarla oyun oynuyordu. | Open Subtitles | كانت الشمس مشرقة كان يلعب مع أطفال آخرين |
Işık ölçere ihtiyacın yok, kadın parlıyor. | Open Subtitles | لستُ محتاج إلى مقياس ضوء إن المرأة تتوهج |
Sarı, sarı parlıyor, darphane çıkışlı mı bu? | Open Subtitles | تتوهج بالأصفر ؟ هل جائت من النعناع ؟ النعناع يصنع العملات المعدنية |
Şu küçük şey karanlıkta parlıyor, ha? | Open Subtitles | هذا الصغير يتوهج في الظلام ؟ |
Yüzlerce yıldır, İslamiyet yıldızı halife sayesinde parlıyor. | Open Subtitles | لميأت السنوات نجم الإسلام كان يشع في العالم ويعود ذلك للخلافة |
Aslında benim durumumda, senin de göreceğin gibi güneş tam olarak orada parlıyor. | Open Subtitles | في الواقع، في حالتي، كما سنرى، هذا هو بالضبط حيث تشرق الشمس من. |
Öyle deniyor çünkü tüm bu nöronlar farklı renklerde parlıyor. | TED | وسمّي كذلك بالطبع لأن كل من هذه الخلايا العصبية متوهجة بألوان مختلفه |
Doğrusu kara delikler kesinlikle kara değil ama ısınan radyasyonla parlıyor. | Open Subtitles | لذا، أن الثقوب السوداء ليست ،سوادء إطلاقاً، بالواقع .بل إنه إشعاع حراري متوهج |
Magua savaş baltasını kana bulamak için çıkardı. Balta hala parlıyor. | Open Subtitles | لقد حمل ماجوا البلطة لصبغها بالدم لا زالت لامعة |
Güneş burdaki gibi parlıyor mu? ya da bu sis her zaman var mı? | Open Subtitles | ماذا عن الشمس، هل سبق وأن تضيء البلدة أو هُناك ضباب طوال الوقت؟ |
Lazer ışını parlıyor ve tekrar geri yansıyor ve konumlarını belirliyor. | Open Subtitles | يومض شعاع الليزر للأعلى ويرجع محدداً موقعهم. |
Bu dünyada öğrendiği her şeyi alıp götürdüğünüzde, çıplak kalan kalbi hala parlıyor. | TED | إن قمتم بأخذ كل شيء قد تعلمه من أي وقت مضى في هذا العالم، لا يزال قلبه الشفّاف يسطع. |
Güzel gelin, ay gibi parlıyor | Open Subtitles | العروس الجميله تضئ مثل القمر |
Nerede ışıklar parlıyor ise orada insanlar yaşıyordur. | TED | فحيث تتلألأ الأضواء يحيا البشر. |