| Oldukça da pahalıya patladı. Şimdiyse tekrardan pazarlık yapmak istiyorum. | Open Subtitles | وقد كلفني هذا العديد من الأموال والآن اريد إعادة التفاوض |
| Onu, pazarlık yapmaktan hoşlanmadığın ve yeni bir araba almak istemediğin için satmıyorsun. | Open Subtitles | كنت تبقيها لأنك لا ترغب في التفاوض وانت لم تكن ترغب بسيارة جديدة |
| En başında söylediğim gibi, anlaşma yok, pazarlık yok. Ben masumum. | Open Subtitles | كما قلت لك من البداية لا صفقة ولا تفاوض ولا شئ |
| Ayrıca pazarlık görüşmelerini asgari düzeye indirir ve daha fazla bağlantı kurmayı sağlar. | Open Subtitles | أيضا تميل إلى إبقاء المفاوضات إلى الحد الأدنى. يجعلها أكثر من صفقة تجارية. |
| Finansal raporlar, muhasebe defteri gibi pazarlık yapabilmesini sağlayacak şeyler. | Open Subtitles | بيانات مالية ، دفاتر حسابات تعطي والدها رقاقة مساومة ما |
| Ama bunun bir pazarlık olduğunu görüyorum ve teklifi yükseltiyorum. | Open Subtitles | لكنني أرى أن هذه مفاوضات حسناً، سوف ألطف الأجواء قليلاً |
| 50,000 dolar eder. pazarlık gerektirmeyen baş döndürücü bir rakam. | Open Subtitles | ذلك 50 ألف دولار مبلغ مغري ولا يضع مجالًا للتفاوض. |
| Hayır, hayır, hayır, pazarlık yapamazsın, Eric. Burada komuta bizde. | Open Subtitles | لا، لا، لا، لا يمكنك المساومة إيريك، فنحن المُسيطرون هنا |
| SWAT Ekiplerinin mevzilerini korumasını sağlayacaksınız böylece Graham hâlâ pazarlık halinde olduğumuzu düşünecek. | Open Subtitles | نحن سوف نضع الفرقة الخاصة فى مكانها لذا غراهام يفكر نحن مازلنا نتفاوض. |
| Kalın bağırsağım aldı. Serbest bırakması için onunla pazarlık ediyorum. | Open Subtitles | لقد أخذه قولوني الضخم، وأنا أتفاوض معه على إطلاق السراح |
| Ama Ruslan Denisov ile pazarlık yapmayacaksınız ve benimle de pazarlık yapmayacaksınız. | Open Subtitles | ولكنك لن تتفاوض مع رسلان دينيسوف ، وأنك لن يتم التفاوض معي. |
| Batı bize onlarla 10 sene pazarlık yapmamız gerektiğini söylüyor Ahmadinejad: | Open Subtitles | الغرب يخبرنا أن علينا التفاوض مهم لما يقرب من عشرة أعوام |
| Askeri bir müdaheleden çok pazarlık ve hoşgörüyü kullanıyorlar. | TED | يستخدمن التفاوض و التسامح فى كثير من الأحيان من رد الفعل المسلح. |
| Antlaşmanın uygulanamaz hale gelmesi durumunda pazarlık masasına tekrar oturmaya da hazırlıklı olmaları gerekir. | TED | ان الاطراف المتحاربة عليها ان تستعد للعودة دوما الى طاولة المفاوضات اذا كانت الاتفاقية المبرمة غير شاملة او كافية |
| Eğer yönetim görevi ihmale dair delil bulsa pazarlık masasında eliniz zayıflardı. | Open Subtitles | اكتشفت الإدارة أدلة على سوء الممارسة، سيكون لديهم شريحة مساومة قوية جدا |
| Yani kurtarma girişimi olmayacak. pazarlık yapılmayacak. Görev için teşekkür bile almayacaksın. | Open Subtitles | وهذا يعني لا وجود لمحاولات إنقاذ ولا مفاوضات ولا حتي أعتراف بخدماتك |
| pazarlık etmeye niyeti olmasaydı size hiçbir şey teklif etmezdi. | Open Subtitles | ماكان ليعرض أيّ شئ .. لو لم يكن مستعداً للتفاوض |
| - Eğer harçlığımı artırırsan, pizza almak için pazarlık yapmak zorunda kalmam. | Open Subtitles | لن أضطر إلى المساومة في المحل بحيث أستطيع أن أشتري لفافات البيتزا |
| - Bu onlara pazarlık yaptıkları insanların hiçbir gücünün olmadığını söylüyor. | Open Subtitles | أنّنا كنا نتفاوض مع أشخاص لا يملكون أيّ سلطة على الإطلاق |
| Namluyu karşıya doğrultan taraf olarak pazarlık yapmanın medenice olduğunu düşünmedim hiç. | Open Subtitles | لا أشعر أبدا بالتحضر عندما أتفاوض أمام فوهة المسدس أو من خلفها |
| Bu nedenle Eyalet Savcılığı pazarlık yapmayacak, bu bir erteleme taktiği. | Open Subtitles | ولهذا السبب لا تقبل النيابة العامة أن تتفاوض.. إنه تكتيك للتأجيل |
| Ve ilah Vishnu da, pazarlık etti de imzalatamadı. Canın cehenneme. | Open Subtitles | يا إلهى وايضا فيشنو فى هذه الصفقة, تبا لك |
| Bana kalsa bu bir pazarlık değil, hesaplaşma olurdu! | Open Subtitles | إن كان الأمر بيدي , فلن تكون هذه مفاوضة بل ستكون تصفية حساب |
| Şeyhin doktoruna yakınlaşabilmek için bir pazarlık yaptı. | Open Subtitles | أنه يتفاوض ليصنع أتصال جديد يقربه من طبيب الشيخ. |
| -Daha sonra kar payı konusunda... pazarlık yaptıktan sonra onun yerini bildiğini söyleyeceksin. | Open Subtitles | ثم ستخبره انك تعرف مكانه بعد المفاوضة تكلم عن عمولتك |