ki bunu yaptım da ve Söylemeye gerek yok belki ama bu fakültede pek sevilmeme yol açmadı tabi. | TED | وهو في الحقيقة ما فعلته، ولا حاجة للقول أنه لم يلق إعجاب الجامعة. |
Konuşma özgürlüğü olan dünyanın geri kalanına bu efsanenin arkasındaki gerçeği ortaya çıkarmak için her şeyi riske attığımızı Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | ،لا حاجة للقول أنّنا خاطرنا بكلّ شيء لكشف الحقيقة وراء هذه الأسطورة لكافة البشر بالعالم |
Söylemeye gerek yok, ben de süpermen gibi ortaya çıktım. | Open Subtitles | ولا أحتاج أن أقول.. أنني ساعدته كأنني (سوبرمان) |
- Sana bir sürü mesaj bıraktık. - Dolabındaki notu Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | تَركنا لك رسائلَ بدون الحاجة لذكر المُلاحظات على خزانتِكِ |
Söylemeye gerek yok, yemek yemeyeceğim. | Open Subtitles | بدون الحاجة للقول أنا لن آكل من هذا الطعام |
Efendim, ulusal bir tehlike ülkemize doğru ilerliyor bizim büyük hayranımız olmadıklarını Söylemeye gerek yok zaten. | Open Subtitles | سيدي هناك ثمانية أجانب متجهين نحو بلدنا و هم كارهون لنا جداً |
dedi. Söylemeye gerek yok, ondan bir telefon almadım. | TED | غني عن القول، انني لم أحصل على اتصال منها. |
Söylemeye gerek yok Brick'in büyük bir hayranı değilim. | Open Subtitles | ,لا حاجة لأقول (لم أكن من المعجبين بـ(بريك |
Söylemeye gerek yok ama bu işteki rolüm aramızda kalacak. | Open Subtitles | لا حاجة لذكر أنّ على تورطي أن يبقى بيننا. |
Söylemeliyim ki .... bir şey Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | يجب أن اقول لا حاجة لقول اي شيء |
Söylemeye gerek yok, bu öğle yemeği asla olmadı. | Open Subtitles | ولا داعي للذكر بأننا لم نتناول الغداء اليوم سوياً. |
Söylemeye gerek yok, daha hassas olma zamanıydı. | Open Subtitles | لا داعي للقول بأنه الوقت المناسب لتكون حساساً أكثر |
Bizim adamımız olmadığını Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة للقول ان كيلر مان ليس رجلنا المنشود |
Bizim adamımız olmadığını Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | لا حاجة للقول ان كيلر مان ليس رجلنا المنشود |
Söylemeye gerek yok ama, her zaman doğru şeyi yapmadık. | Open Subtitles | "ولا حاجة للقول إننا لم نفعل ما هو صائب دائماً" |
Ne kadar utandığımı Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | و لا حاجة للقول أني كبحت جماح نفسي |
Söylemeye gerek yok, pekte memnun olmadı. | Open Subtitles | لا حاجة للقول... لم تكن سعيدة جداً بشأن ذلك |
Harika olduğunu Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | من دون الحاجة لذكر أنها مضحكة. |
Evet, birkaç bankaya el attığını da Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | نعم، بدون الحاجة لذكر سرقة مصرفين. |
Söylemeye gerek yok, yemek yemeyeceğim. | Open Subtitles | بدون الحاجة للقول أنا لن آكل من هذا الطعام |
Efendim, ulusal bir tehlike ülkemize doğru ilerliyor bizim büyük hayranımız olmadıklarını Söylemeye gerek yok zaten. | Open Subtitles | سيدي هناك ثمانية أجانب متجهين نحو بلدنا و هم كارهون لنا جداً |
Söylemeye gerek yok ama eskiden bu virüsler kırsal kesimlerdeki insanlara bulaştığında kendiliğinden kaybolabilirdi. | TED | غني عن القول في الماضي هذه الفيروسات التي تدخل في هذه المجتمعات الريفية ربما انقرضت في الماضي بشكل جيد |
Söylemeye gerek yok... | Open Subtitles | لا حاجة لأقول... |
Sızmaya çalıştığım en zorlu donanım olduğunu Söylemeye gerek bile yok. | Open Subtitles | ولا حاجة لذكر أقوى مجموعة من الأجهزة الإلكترونية حاولت اختراقها في حياتي |
Birşey Söylemeye gerek yok. | Open Subtitles | ليس هناك حاجة لقول ذلك |
Evet, Söylemeye gerek yok. Eğer sapık bizden önce polis tarafından yakalanırsa... | Open Subtitles | لذا لا داعي للذكر أنه إذا قبضت الشرطة المحلية عليه قبلنا، |
Söylemeye gerek yok ama hesap tutarım. | Open Subtitles | ولا داعي للقول أنني ألاحظ العلامات |