Ama izlemek istiyorum. Çok fazla ve sıkça izlemek istiyorum. | Open Subtitles | لكنني أريد ان اشاهده بشدة و أريد ان اشاهده غالباً |
Bunu biliyorum çünkü onu sıkça şapkamı takıp, aynaya bakarken yakalıyorum. | Open Subtitles | أعرفُ لأنني غالباً ما أمسك بها ترتدي قبعتي وتنظر في المرآة |
Beyaz köpekbalıkları, çenelerine gömülmüş 30 santimlik vatoz kuyruklarıyla sıkça görülürler. | Open Subtitles | غالبا يجدوا أشواك سمك الشعاع بطول قدم ضمن فكوك القروش البيضاء |
Sen hâlâ ün ve sıkça yalan söylemekle ilgili takıntılarınla kendini iyi göstermeye çalışıyorsun,... | Open Subtitles | كنت لا تزال ملكة الدراما هاجس الشهرة والكذب باستمرار أن تضع نفسك في أفضل صورة ممكنة، |
Kısa süreli hafıza kaybı bu tip yaralanmalarda sıkça görülür. | Open Subtitles | فقدان الذاكرة القريبة أمر شائع في هذا النوع من الإصابات |
Yani, cevap evet çocuğu eşcinsellerin sıkça uğradığı bir bara götürdünüz. | Open Subtitles | إذاً فالجواب هو نعم.. أخذتَه إلى حانة يتردد عليها مثليو الجنس. |
Ve depresyon tartışmalarında sıkça arada kaybolan meselelerden biri de onun anlamsız olduğunu bilmenizdir. | TED | و أحد الأشياء التي تضيع غالباً عند الحديث عن الاكتئاب هي أنك تعلم أنه سخيف. |
Bu sıkça kullanılan kimlik avı adında bir şeyin göstergesidir, başka bir internet sitesine yönlendirerek, başka birinin hesap bilgilerini çalmaya çalışan biri. | TED | هذا غالباً يدل على شيء يسمى التصيُّد، شخص يحاول سرقة معلومات حساب شخص آخر عن طريق توجيههم إلى موقع آخر |
Kazancımın. Geceden geceye değişir, sıkça hoş sürprizler olur. | Open Subtitles | من أجرى، أنه يتفاوت حسب الليلة ولكنه غالباً ما يفاجئنى بشكل جيد |
Romantik biri. Kadınlar hakkında konuşur ve sıkça aşık olur. | Open Subtitles | إنه رومانسي ويتكلّم غالباً عن النساء والحب |
Belli ki buraya sıkça gelip oyun odası kiralıyormuş. | Open Subtitles | على يبدو أنّه يأتي غالباً إلى هنا، ويستأجر حجرة سمر |
Şizofrenler sıkça pop kültürünü hayalleriyle birleştirebilir. | Open Subtitles | مرضى الفصام غالباً مايخلطونثقافتهموأوهامهممعاً. |
CA: David, öyleyse sıkça dillenen şu söylem: Trump'ın yükselişi ve zaferinin tek bir açıklaması vardır; çok ilkel ve içgüdüsel bir biçimde öfkeden faydalanıyor. | TED | كريس أندرسن: ديڤيد، غالبا ما تكون هذه هي القصة، ثم، يكون السبب الوحيد في نصر وصعود ترامب هو لعبه على وتر الغضب |
Ama, yataklarında görüyordu ve de sıkça rüyalarında... etrafında dolananın sadece rüya olduğunu düşünüyordu. | Open Subtitles | لكن هي رأتهم في أسرّتهم غالبا في أحلامها و إعتقدت ان هذا كان فقط الحلم الذي كان لا يزال يراودها |
sıkça bu sonuca yol açar. Testler de bu durumu onaylıyor. | Open Subtitles | غالبا ما تسبب هذه الأعراض و هذا ما أكدته الاختبارات |
Hareket geçmişine bakarsak dört ya da beş yere sıkça gitmiş. | Open Subtitles | يبدو أن نمط تحركاته يُظهِر, أربع إلى خمس تجميعيات ثابتة, أماكن يظهر فيها باستمرار. |
Travma sonrası stres bozukluğu yaşayan hastalarda bu sıkça görülür. | Open Subtitles | هذا شائع جدًّا لدى مرضى اضطراب الكرب التالي للرضخ المعتادين. |
Yani siz muhtelemelen din değiştiren yahudi hristiyanların sıkça gittiği bir yerel hindu tapınağı aramak isteyeceksiniz. | Open Subtitles | إذاً فعليكي إجراء بعض التحريات بالمعبد الهندي المحلي، الذي يتردد عليه المتحولون عن الديانة المسيحية. |
Bu yüzden puzzle şu: neden rüşvet, kibar ricalar, tahrik ve tehdit bu kadar sıkça üstü örtülü dile getiriliyor? | TED | بالتالي اللغز هو، لماذا الرشاوي، الطلبات المهذبة، والإلتماسات والتهديدات في كثير من الاحيان مبطنة؟ |
Bak, bu şeyler sıkça aynı şekilde biter sadece sıkıcı olur. | Open Subtitles | تبدو هذه الأمور تلعب بها بنفس الطريقة في كثير من الأحيان ، فإنه يحصل فقط مملة. |
Son zamanlarda avlarımızı sıkça kaybetmeye başladığımız için insan tuzaklarını tekrar kurduk. | Open Subtitles | ، أصبحنا نخسر كثيراً مؤخراً لذا بدأنا ننصب الشِراك مجدداً |
Örneğin kızgınsam ve bunu gizlemem gerekiyorsa ki nasıl hissetiğimi gizlemek konusunda uzman olmama rağmen, bunu sıkça yaşıyordum, o zaman ses gergin geliyordu. | TED | فمثلاً. إذا كنت غاضبة، وكان عليّ إخفائه، و كثيراً ما كنت بارعة جداً في إخفاء ما أشعر به حقاً، عندها يبدو الصوت محبطاً. |
sıkça gelip kendi başına yemek yer. | Open Subtitles | سوف يكون تعشى بمفرده و قام بزيارات متكررة |
Eşinden dayak yediği için sıkça acil servise giden kadınlara bakın. | Open Subtitles | ابحثوا عن الزوجات اللواتي أتين إلى غرف الطواريء بشكل متكرر واللاتي ظهر عليهن بوضوح علامات التعذيب من قَبل الزوج |
Kendisini sıkça sessiz odaya attırır muhtemelen onu pek sık görmeyeceksin. | Open Subtitles | يعزل نفسه في غرفة هادئة في أغلب الأحيان أنتي لن ترى الكثير منه |
sıkça uğrayan biri var. | Open Subtitles | ثمّة مريضة مستدامة. |