İçinde ne var bilmiyorum ama, sakinleşip kafamı toparlamamı sağlıyor. | Open Subtitles | لا اعلم ما به و لكنه يهدئني, يجعلني اركز فعلاً |
Dediğim şey, vücudum bebek istediğimi düşünmemi sağlıyor. Ama vücudum benim patronum değil. | Open Subtitles | لا، في الحقيقة قلت أن جسدي يحاول أن يجعلني أفكر بأن أحظى بطفل |
Bu, sıradan mühendisliğin üretmemize imkan verdiğinden çok daha karmaşık şeyler üretmemize imkan sağlıyor. | TED | وتسمح لنا بالقيام بأُمور أكثر تعقيداً بكثير مما تسمح لنا الهندسة الاعتيادية بانتاجه. |
Çünkü kulüp sahibinin bize para vermek istemesini bu sağlıyor. | Open Subtitles | لأن هذا هو ما يجعل النادي يقبل بأن يدفع لنا |
Bu da kendini dalgalı denizde yüzen bir teknedeymiş gibi hissetmeni sağlıyor. | Open Subtitles | ذلك ما يجعلك تشعر و كانك على متن قارب في مياه هائجة |
Bu, bir bakıma, nerede olursak olalım, bağlantılı olduğumuzu düşünmemizi sağlıyor. | TED | بطريقة تجعلك تعتقد أننا متصلون ببعضنا بغض النظر عن مكان وجودنا. |
Her şeyi daha yakından görmemi sağlıyor. Çok uzakta olmasalar bile. | Open Subtitles | يساعدني على رؤية الأشياء عن كثب وإن لم تكن بعيدة للغاية. |
Bu ismi yüksek sesli söylemek bile güçlü hissetmemi sağlıyor. | Open Subtitles | ببساطة , عند قول الكلمة بصوت عالي يجعلني أشعر بالقوة |
Kan şekerim düştüğünde sürtük gibi olduğum günleri özlememi sağlıyor bu. | Open Subtitles | نوعاً ما يجعلني أشتاق لأيام انخفاض سكر الدم يجعلني حقودة قليلاً |
Bu tür şeyler bir kullanıcı olarak daha fazla bağlı kalmamı sağlıyor. | Open Subtitles | هذا النوع من الأشياء الذي يجعلني كمستخدم اريد ان ابقى لوقت اطول |
Gayet mantıklı. Başka bir deyişle, aklın başka yerlere gitmesi ile, zihnimizde yaşadığımız keyif mutlu olmamızı sağlıyor. | TED | وبعبارة أخرى، ربما متع العقل تسمح لنا بزيادة السعادة مع تجول العقل. |
Önümdeki bu şeyler Kaoss Ped'leri olarak adlandırılıyor ve bu şeyler sesimle bir sürü farklı şeyi yapabilmeme olanak sağlıyor. | TED | وهذه الأشياء أمامي تدعى ألواح كاوس، وهي تسمح لي بالقيام بالكثير من الأمور المختلفة بصوتي. |
Bu da bizim malları ve servisleri satın almadan daha kolay ve ucuza kullanmamızı sağlıyor. | TED | وهذا يجعل الوصول إلى السلع والخدمات في معظم الأحيان، أكثر راحة وأقل كلفة من امتلاكهم. |
Sanırım bu bizim için cidden önemli, çünkü internetin daha iyi çalışmasını sağlıyor. | TED | وأعتقد أن هذا مهم جداً لنا، لأنه يجعل الإنترنت تعمل بصورة أفضل . |
Müziğin içindeki duruluk bunu çok net ve etkili bir şekilde duymanızı sağlıyor. | TED | ونقاء الموسيقى يجعلك تستمع لها على نحو فعال جدًا. |
Başka neyi kaçırdığınızı merak etmenizi sağlıyor bu durum. | TED | ولكن هذا ما يجعلك تتسائل ما الذي غفلنا عنه أيضاً. |
Belki sanat kariyeri size görsel ifade adına yepyeni bir bakış açısı sağlıyor. | TED | ربما تجعلك مهنة الرسام على علم بأهم الأشكال الجديدة من التعبير الصوري. |
Sana niye yazmaya devam ettiğimi bilmiyorum, rahatlamamı sağlıyor sanırım. | Open Subtitles | لا أعلم لماذا أستمر بالكتابة لكِ, لكني أصدق بأنه يساعدني. |
Bütün bu yeşil alanlar aslında,haliyle yağmur suyunu... ...emiyor,diğer yandan şehirlerimizin serinlemesini sağlıyor. | TED | كل تلك الأشياء الصديقة للبيئة فعلا طبيعيا تمتص مياه العواصف، أيضا تساعد على تبريد مدننا. |
Ve bu değişim yazın ve kışın Dünya'ya düşen güneş ışığı miktarını da etkiliyor, bu da iklimi etkiliyor, değişmesini sağlıyor. | Open Subtitles | وهذا يؤثر على كمية أشعة الشمس التي تسقط على الأرض في الصيف والشتاء، وهذا له تأثير على المناخ، فإنه يجعله يختلف. |
Konuşamayan engelli insanların doğala benzeyen bir sesle konuşmasını sağlıyor. | Open Subtitles | يسمح للأشخاص المعاقين الذين لا يستطيعون التحدث بالكلام بطريقة طبيعية. |
Sana her şeyi sağlıyor. Endişe duymadan yaşamayı da. | Open Subtitles | يجعلكِ تحصلي على الاشياء انها طريقة لعيش حياة خالية من القلق |
Birileri masum insanlar üzerinde deneyler yaparak yapılamayacak şeyler yapmalarını sağlıyor. | Open Subtitles | أحدهم يقوم بالتجارب على الابرياء يجعلهم يقومون بأمرو لايجي عليهم فعلها |
Benim ayakta durmamı sağlıyor. Hareket koordinasyonunda görev alır. | TED | وهو يبقيني واقفاً الآن. فهو المسؤول عن الحركة المتناسقة. |
Tekli yollar yerine çoklu yollara izin veren bir sokak ağı ve tek bir çeşit yerine pek çok çeşit sokak sağlıyor. | TED | هي شبكة طرق والتي تتيح العديد من الطرق بدلاً من الطرف المفردة وتوفر العديد من أنواع الشوارع بدلا من نوع واحد فقط. |
Bana verdiğin her cevap, seni daha çok sevmemi sağlıyor. | Open Subtitles | فى كل مره تقول لى شئ سئ يجعلنى هذا أحبك أكثر |
Bu adamın kendine güvenmesini sağlıyor belki sonra bir hamlede bulunur. | Open Subtitles | لو جعلت هذا الرجل يثق بها، ولربّما تجعله يُقدم على خطوة، |