Çok kısa bir süre için, Claire. Pete'in uyuşturucuyu taşımasını sağlayacak kadar bir süre için. | Open Subtitles | سنقوم بها لفترة قليلة جداً, (كلير) فترة كافية لجعل (بيت) ينقل المخدرات |
Ezekiel, dedektörün işleyişini çantayı geçirirken fark edilmemesini sağlayacak kadar durdurabilir misin? | Open Subtitles | (إيزيكيل)، هل يمكنك تشويش الأشعة السينية لمدة كافية لجعل الدفيل يعبر حزام النقل دون كشفه؟ |
Peki doktor, ben ölmeden önce bilimin tekrar yürümemi sağlayacak kadar gelişebileceğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | حسنٌ، حسنٌ هل تظنَّ أنَّ العلم سيشهد تطورًا خلال فترة حياتي المتبقية بحيث سأتمكَّن من المشي مجددًا؟ |
Peki doktor, ben ölmeden önce bilimin tekrar yürümemi sağlayacak kadar gelişebileceğini düşünüyor musun? | Open Subtitles | حسنٌ، حسنٌ هل تظنَّ أنَّ العلم سيشهد تطورًا خلال فترة حياتي المتبقية بحيث سأتمكَّن من المشي مجددًا؟ |
Ben, herkese rahatlık sağlayacak kadar para kazanmadığım sürece, kısa ve yabani bir hayat yaşamış olan büyük-büyük annem için övgüye değer birisi olmadığımı biliyorum. | TED | أعرفُ أنني لست ممتنة لجدتي الكبيرة، التي عاشت حياة قصيرة وقاسية، لو كنتُ أكسبُ بما يكفي من المال لشراء راحة كل مخلوق. |
Evet, her ne olduysa, tatilini yarıda kesip, eve dönmesini sağlayacak kadar önemli bir şey olduğu kesin. | Open Subtitles | نعم, مهماكانالأمر, كان مهماً بما يكفي له كي يقطع اجازته و يعود إلى الوطن |
Emniyetteki görevimi geri vermelerini sağlayacak kadar büyük. | Open Subtitles | كبير بما يكفي لحملهم على إرجاع وظيفتي لي في الشرطة |
Ve sizi tek parça çıkmanızı sağlayacak kadar şanslı kılan ne? | Open Subtitles | من يعرف؟ و ما الذي يجعلك تشعر بأنك محظوظ بما يكفي لتخرج بسلام؟ |