Ama, kuantum teorisine göre, her evren için bir yoldaki sapaklar gibi yaptığımız her seçimle birbirinden uzaklaşan sonsuz çeşitlilik vardır. | Open Subtitles | لكن طبقا لنظرية الكم لكلّ كون هناك إختلافات لانهائية تباعد في كلّ إختيار مثل الشوك في طريق |
Ve her küçük seçimle, her küçük karar ile, kendimizi tanımlıyoruz. | Open Subtitles | وبكل إختيار صغير بكل قرار صغير نحن نُعّرِف عن أنفسنا |
Bunu insanları korkutmadan yapmanın da yolu var. O seçimle geldi. | Open Subtitles | . هناك طرق لفعل ذلك بدون اخافة هذا الجمع كله . انه منتخب |
Makamınıza seçimle mi, tayinle mi geldiniz? | Open Subtitles | هل أنت معين من قبل أحدهم أو منتخب أيها الشريف؟ |
Partideki arkadaşlarım son derece yetenekli kişiler ve hastalığımın seçimle hiçbir ilgisi yok. | Open Subtitles | ولا علاقة لمرضي بالانتخابات من الان صاعدا سيكون سياسة في سياسة |
Öte yandan seçimle gelenler doğrudan halka hizmet eder. | Open Subtitles | بينما المسؤول المنتخب يخدم الناس مباشرة. |
Elbette. Elimizde seçimle başa gelmemiş bir başkan var. | Open Subtitles | نعم, لديك رئيس لم يتم انتخابه منذ البداية |
Birleşik Devletler kendi yönetim sistemini kurduğunda esas olarak seçimle gelen temsilcilerin olduğu parlamenter sistemi seçti. | Open Subtitles | حينما أرادت الولايات المتحدة انشاء نظامها الخاص للحُكم قامت باختيار نظاماً برلمانياً من النواب المنتخبين |
Şerif? Bu seçimle alınan bir mevki, değil mi? | Open Subtitles | منصب المأمور يتم تحديده بالإنتخابات أليس كذلك |
Değerli Crassus, böyle bir seçimle karşı karşıya değilim. | Open Subtitles | عزيزي كراسوس انا لا أواجه إختيار كهذا |
Ve o zaman geldiğinde bir seçimle yüz yüze kalacaksın. | Open Subtitles | وعندما يحين ذلك الوقتِ سَتُواجهُ إختيار |
"Ve her küçük seçimle, | Open Subtitles | وبكل إختيار صغير |
Victoria ergenlik çağında trajik bir seçimle başbaşa kaldı, ve bunu yeniden yapma şansı olsa eminim ki hayatı seçerdi. | Open Subtitles | لقد واجهت (فيكتوريا) إختيار مأساوي، فيمراهقتها. وأعلم إن كان لديها الفرصة لفعل ذلك ثانيةً، كانت بالتأكيد ستختار الـإبقاء علي حياته. |
seçimle işbaşına gelmiş, mazisi tertemiz ve yüzde 72 onay yüzdesi olan bir yetkiliden bahsediyoruz. | Open Subtitles | نتحدّث عن مسئول منتخب مع سجل نزيه و 72% أيدوه |
seçimle gelmiş bir memurum. | Open Subtitles | أنا منتخب بشكل رسمي |
Sizi seçimle ilişkilendiren somut kanıtların hepsi onun elinde. | Open Subtitles | أي دليل مادي يربطك بالانتخابات في حوزتها |
- Bunun seçimle alakası yok! | Open Subtitles | هذا لا يتعلق بالانتخابات |
Yerel halki, seçimle gelen basbakanin yetkilerini zorla elinden alan adamdan korumaya geldik. | Open Subtitles | لحماية الرجال المحليين من رجل سرق السلطة من رئيس الوزراء المنتخب شرعياً |
3 Haziran 2013'te halkın başlattığı üç günlük protesto sonucunda ordu, Mısır'ın seçimle başa gelen ilk cumhurbaşkanını devirdi. | TED | وفي الثالث من يوليو 2013، أطاح الجيش بأول رئيس مصري تم انتخابه ديموقراطيا، بعد مظاهرات عارمة لـ 3 أيام طالبت باستقالته. |
Bu işi rastgele bir seçimle belirlemişler. | TED | فيقومون باختيار عشوائيّ. |
seçimle sözleşme şudur, bilsinler ya da bilmesinler Salı bana oy verin Çarşamba, ben Schumann'ı gösteririm. | Open Subtitles | عقد بالإنتخابات سواء تعرفونه أم لا ..... ستصوت لصالحي يوم الثلاثاء... |
Ama sonra seçimle yeni bir hükûmet iktidara gelmiş ve yeni Kanada kabinesi pahalı deneyi çok anlamlı bulmamış. | TED | ولكن تم انتخاب حكومة جديدة، ولم يرى مجلس الوزراء الكندي الجديد جدوى من التجربة المكلفة. |
Aslında seçimle gelen bizler anlaşma yapacağımız hükümetlerle ilgili lanet kararları verme fırsatına sahibiz. | Open Subtitles | هؤلاء منا الذين تم التصويت لصالحهم إنها الفرصة داخل المكتب لتصنع هذه القرارات الملعونة للحكومات التى تعقد معها إتفاقيات |