Şey, teselli olacaksa benim de sefalet içinde yaşamamı kimse umursamıyor. | Open Subtitles | حسنا، إن كان في الأمر عزاء، لا أحد يبدو متأثرًا بوجودي في الحضيض أيضا. |
Yoksa hepimiz sefalet içinde sonuna kadar gidiyoruz, | Open Subtitles | أو سينتهي بنا الأمر جميعا في الحضيض |
Dürüst davrandın da ne oldu? Tüm hayatını sefalet içinde yaşadın işte. | Open Subtitles | لذا ها انت ذا، مستقيم صالح لكن تعيش في القذارة طوال حياتك. |
Onları sevmezsek, kendi oluşturduğumuz pislik ve sefalet içinde kalacağız. | Open Subtitles | ،إذا لم نفعل، فسنبقى في القذارة والبؤس اللذان جلبناهما لأنفسنا تحرك. |
Aileler sefalet içinde yaşıyor ve daha iyisini hak ediyorlar. | Open Subtitles | تلك العائلات تعيش في القذارة وتستحق ما هو أفضل. |
Tek tesellim, herkesin benim gibi sefalet içinde olması. | Open Subtitles | عزائي الوحيد هو ان الجميع اصبح بائسا مثلي |
Yok mu? sefalet içinde yaşamanızı yaşam tarzı olarak yorumlamıştım ben de. | Open Subtitles | ظننت أنّ العيش في القذارة مجرد أسلوب اخترتوه لعيش حياتكم |
Şu anda dışarıda kaç tane parlak zeka bakımsızlık ve sefalet içinde çürüyor? | Open Subtitles | كم عقل لامع يتواجد في الوقت الراهن متعفن في القذارة و الإهمال |
Adeta komiteniz tüm Washington'la birlik olup sefalet içinde rahat etmemizi bekledi. | Open Subtitles | كما لو أن لجنتكم انضمت مع كل "واشنطن" وتنتظرون في ما كنتم تتوقعون أننا سنكون مرتاحين في القذارة |
Çünkü Alexis sefalet içinde yaşayamaz. | Open Subtitles | لأنّه لا يُمكن لـ(ألكسيس) أن تستمر في القذارة. |
Hayatım düşündüğünüz kadar sefalet içinde değil. | Open Subtitles | لست بائسا تماما بمعيشتي كما قد تعتقد |