Bence sen çok iyisin ve Seninle vakit geçirmek hoşuma gidiyor. | Open Subtitles | حسناً .. أنا أعتقد أنكِ لطيفة وأنا أحب قضاء الوقت معك |
Üzgünüm. Sadece bu şehrin dışında Seninle vakit geçirmek güzel olurdu. | Open Subtitles | آسف ، من الرائع أن أقضي الوقت معك خارج هذه البلده |
Axl, bu üniversitede Seninle vakit geçirmek için son şansım. | Open Subtitles | أكسل، هذه آخر فرصة لي في قضاء الوقت معك بالجامعة |
Tek istediğim Seninle vakit geçirmek. | Open Subtitles | كل مأريده هو قضاء بعض الوقت معكِ. |
Biliyor musun, Bart, Seninle vakit geçirmeyi seviyorum. | Open Subtitles | هل تعرف بارت أنا حقا أحب أن أقضي وقتي معك |
Hala Seninle vakit geçirmek istiyorum. | Open Subtitles | أنا مازلت اريد قضاء الوقت معك أنه ليس شيئ كبير |
Seninle vakit geçirmek gerçekten çok keyifliydi, ve ben bu kadar keyfi hak etmiyorum. | Open Subtitles | لا ، لا انه مجرد أنا حقا أتمتع بقضاء الوقت معك وأنا لا أستحق الكثير من المتعه |
Kafese kapatılmış olduğum için Seninle vakit geçirdim. | Open Subtitles | لم احبك قط امضيت الوقت معك لأنني كنت محبوسة في قفص |
- Seninle vakit geçirmeyi seviyorum, özür dilerim. - Lanet olsun ki ben de Seninle vakit geçirmeyi seviyorum. | Open Subtitles | أحب قضاء الوقت معك أنا أسف أنا أحب قضاء الوقت اللعين معك |
Yarın Seninle vakit geçirecek. | Open Subtitles | لقد تكلمت إلى والدك. سوف يقضي بعض الوقت معك غداً. |
Eğer sana, Seninle vakit geçirmekten çok hoşlanan, olgun bir beyefendi bildiğimi söyleseydim? | Open Subtitles | ماذا لو أخبرتك أن أنا أعرف سيد لطيف وكبير في العمر والذي يردي بشدة أن يقضي بعض الوقت معك |
Mal gibi hissediyorum çünkü Seninle vakit geçirmek hoşuma gidiyordu ve seni erkek arkadaşım olarak düşündüm. | Open Subtitles | و أشعر بالغباء فحسب كل هذا لأنني أحببت قضاء الوقت معك و تمنيت أن تكون صديقي |
Bu odada Seninle vakit geçirmek isteyen insanlar var, değil mi millet? | Open Subtitles | في هذه الغرفة يُريدون قضاء الوقت معك, صحيح يا رفاق؟ |
Seninle vakit geçirmek güzeldi, Harry. | Open Subtitles | حسناً, كان جيداً قضاء بعض الوقت معك يا هاري |
Seninle vakit geçirdikçe birbirimiz için yaratıldığımızın farkına vardım. | Open Subtitles | لأقضي المزيد من الوقت معك أدركت بأننا نناسب بعضنا البعض |
Seni tanımak zorundayım. Seninle vakit geçirmek ve nasıl biri olduğunu bilmek zorundayım. | Open Subtitles | يجب ان أتعرف عليك أقضي الوقت معك و أعرف ما الذي تحبه |
Hem öğretmenliğe dönüp sağlık sigortasını sürdürmem, hem Seninle vakit geçirmem hem de çocuklarımızla ilgilenecek enerjiyi bulmam imkansız. | Open Subtitles | .. سيكون مستحيلاً على العودة للتدريس للحفاظ على التأمين الصحى وقضاء الوقت معك وإيجاد الطاقة للعناية بالأطفال |
Geçen bir kaç haftada sırf Seninle vakit geçirdiğim için öğrendiğim milyonlarca şeyden sadece biri. | Open Subtitles | وهو واحد من مليون أشياء لا تصدق ما تعلمته هذه الأسابيع الماضية للتو من قضاء الوقت معك. |
Gerçekten Seninle vakit geçirmeyi çok istiyordum. | Open Subtitles | كنت أتطلع فعلاً لقضاء بعض الوقت معكِ |
Niye Seninle vakit harcıyorum ki elimde zayıf olan varken? | Open Subtitles | لمَ كنتُ أضيع وقتي معك وأنا أملك الضعيف؟ |
Çünkü seni seviyor ve Seninle vakit geçirmek istiyor. | Open Subtitles | لأنه يحبك، و يريد قضاء وقت معك |
Sonunda Seninle vakit geçirme şansı bulmuşken olmaz. | Open Subtitles | ليس بعد ان اتيحت اخيراً لي الفرصة كي اقضي وقتاً معك |
Dawn, Seninle vakit geçirmemizi istiyorsan... | Open Subtitles | داون لو أردتي أن نقضي معك وقتاً |
- Burada mevzu ben değilim. - Seninle vakit geçirmek isteyişim gibi mi? | Open Subtitles | الأمر لا يدور عني - لأقضي معك بعض الوقت ؟ |
Seninle vakit geçirip aynı zamanda seni korumak hiç kolay değildi. | Open Subtitles | ليس من السهل أن أضطر إلى التسكع معك و حمايتك طوال الوقت |
Seninle vakit geçirmek istemediğimi söylemedim. | Open Subtitles | لا أَقُولُ بأنّني لا أُريدُ لقَضاء الوقتِ مَعك. |