Harrison, Anna'ya sessiz kalması için ne kadar vermen gerekiyorsa ver. | Open Subtitles | هاريسون، على آنا أن تلزم الصمت. إدفع لها مالاً مقابل صمتها. |
Annemle sessiz kalması için yaptığım bir anlaşma ayrıca kendisine ait George Foreman yağsız aromalı ızgarasını da ara sıra kullanmama izin veriyor. | Open Subtitles | انها صفقة أجريتها مع أمي مقابل صمتها عن المسألة أيضاً الاستخدام المعتاد لشوّايتها |
Bu noktada sessiz kalması için ne isterse vereceğimizi biliyor. | Open Subtitles | هي الآن تعرف أننا سنعطيها كل شيء مقابل صمتها. |
(Gülüşmeler) Ve bazı yönleriyle Carnegie Hall ya da seyircinin sessiz kalması gerektiği zamanlar gibi, çünkü şimdi her detayı duyabiliyorsunuz. | TED | (ضحك) و بطريقة ما هو يشبه قاعة كارنيجي، بعدما أصبح على الجمهور إلتزام الصمت التام، لأنك الآن يمكنك سماع أدق التفاصيل. |
Hikayeye bağlı kalıp sessiz kalması karşılığında, sadece oğlunun beyin hasarını iyileştirmek için kurulan bir araştırma programına maddi destek vereceğimi söyledim. | Open Subtitles | في مقابل صمتها... ، أن تقوم بمسايرة القصة... لقد وافقت على تمويل برنامج بحث... |