- En kalabalık saatlerde metro hattında bir köşede sessiz sedasız oturuyor. Hiçkimse fark etmiyor. | Open Subtitles | أظن إنه كان يقف في الزاوية بهدوء لذا لا أحد لاحظه |
Eğer sessiz sedasız gidersen sana tazminat verdirebilirim. | Open Subtitles | إذا غادرت بهدوء فإنني سأعوضك عن كل أيام غيابك. |
Yoluna çıkmayacağım ve sessiz sedasız gözlemleyeceğim. | Open Subtitles | أنا سأبقى للخروج من الطريق ونلاحظ بهدوء. |
Öyle sessiz sedasız halletmeyi becerdin ki, bence gazeteye bile çıkmayacak. | Open Subtitles | نجحت بهذا الشيء بهدوء لا أعتقد حتى أنه سيجري الأوراق |
Ölüme feryat figan gidenler ve ölüme sessiz sedasız gidenler. | Open Subtitles | أشخاص يذهبون إلى الموت يصرخون وأشخاص يذهبون إلى الموت بصمت |
Bul onu. sessiz sedasız ve çabucak hallet. | Open Subtitles | ابحثوا بالخارج، بسرعة و لنفعل ذلك بهدوء. |
Olur da Russell Edgington'ı sessiz sedasız halledemezsek çıkıp da televizyonlarda çocukları yiyeceğine dair tehditler savurursa kalabalığı nasıl idare edeceğini bilen dost canlısı, güvenilir, halka karışma yanlısı bir vampire ihtiyaç duyacağım demektir. | Open Subtitles | إذا كانت مصادرنا, لأي سبب كان غير قادرة على تسليم راسل ادجنتون بهدوء و انتهى به المطاف أن يُعرض على التلفاز |
sessiz sedasız gidersen, sorun çıkmayacak. | Open Subtitles | فيما لو تركت المدينة بهدوء ستكون كل الأمور بخير |
sessiz sedasız ülkeden çıkmanın yolunu bilen biri. | Open Subtitles | شخص ما يعلم كيف يدخل ويخرج بهدوء من البلاد |
Beni avluda ağır bir şekilde eleştirdikten sonra terk ettiğinde ben de sessiz sedasız gittim. | Open Subtitles | خرجت بهدوء بعد إن تركتني في الفناء على وشك أن أجر وأحبس. |
Her zaman başka fonlara gidip sessiz sedasız %4 alabilirsin. | Open Subtitles | يمكنك الذهاب إلى صناديق كثيرة أخرى والحصول على 4 بالمائة بهدوء تام اذهب وابتع بعض السندات |
Elimden ancak katliam sebepli ağır suç savunması yapmasını sağlamak ve birkaç ay içinde sessiz sedasız çıkarmak gelir. | Open Subtitles | أفضل ما يمكنني فعله هو جعله يلتمس القتل غير المتعمد وإطلاق سراحه بهدوء بعض بضعة أشهر |
New York'ta çalıştığımız için de işimizi sessiz sedasız yapmalıydık çünkü anahtar nokta şikayetleri düşük tutmaktı ve yaptığımız işi sessizce bitirmekti. | TED | وكان علينا أن نكون ملمين بكل ما يجري في نيويورك، لأن المهم هو عدم إثارة العديد من الاعتراضات والعمل بهدوء على قدر الإمكان |
Hemen bugün şerifi gönderip sizi bunu yapmaya zorlayabilirim ama müvekkilim velayet değişimini sessiz sedasız halletmemiz konusunda ısrar ediyor. | Open Subtitles | يمكنني إرسال نقيب الشرطة إليك اليوم ليجبرك على ذلك، لكنّ موكّلي يصرّ على... أن نقوم بعمليّة نقل الوصاية بهدوء |
Bize, sessiz sedasız reformları yaymayı görev edinmiş kişiler gerekli. | Open Subtitles | لكي يواصلون بهدوء نشر أعمال الإصلاح |
- Firmamız Bayan Nyholm'ü görevinden sessiz sedasız almayı düşünüyordu çünkü gerçeği söylemek gerekirse müşterilerimizi çaldığını fark etmiştik. | Open Subtitles | أووه, أنا متأكد من ذلك - أرادت شركتنا - إعفاء الآنسة نايهولم من واجباتها بهدوء لأن الحقيقة هي |
Seni öldürmeye çalışan artık işi sessiz sedasız halletmeye niyetli değil. | Open Subtitles | فهو لايهتم بفعلها بهدوء بعد الأن |
Öyle sessiz sedasız gittiğimi sanmayın. | Open Subtitles | لكن لا تعتقدوا انى سوف اغدر بهدوء |
Ölüme feryat figan gidenler ve ölüme sessiz sedasız gidenler. | Open Subtitles | نوع يذهبون إلى الموت يصرخون والآخر يذهب إلى الموت بصمت |
sessiz sedasız eski evime girdim. | Open Subtitles | دخلت منزلي القديم بصمت |
Ya böyle sessiz sedasız olacak, ya da bin tane aynasız kapına dayanıp yağlı dizlerini ensene yapıştıracaklar. | Open Subtitles | كل هذا في هدوء تام أو ستجد ألف شرطي لعين يرفس بابك ويضعوا ركبهم السمينة على رقبتك |