Yine de bu sıkça olan bir şeydi çünkü ailem, ırk ayrımına son vermek için Virginia kırsalında beyaz bir toplulukta yaşıyordu. | TED | مع ذلك، حدث ذلك كثيراً لأن عائلتي تم اسكانها في مجتمع بريف فيرجينا كإجراء لإنهاء الفصل العنصري. |
Planlarınızı tam olarak biliyorum ve buna bir son vermek için burdayım. | Open Subtitles | انا اعلم بالتحديد ما تخطط له و انا هنا لوضع حد له |
Şey aslında ben gemiyi bulup buna bir son vermek istiyorum. | Open Subtitles | أنا سأحاول ايجاد السفينة و أضع حداً لهذا |
Buna bir son vermek isteyip istemediğini öğrenmek istiyorum. | Open Subtitles | أسألك إن كنتِ تريدين أن ينتهي الأمر |
Bu barbarlığa bir son vermek her iyi adamın vazifesi. | Open Subtitles | من واجب جميع الرجال الصالحين وضع حد لهذه الأعمال البربرية |
Ve bu çatışmayı sonlandırmanın tek yolunun saltanatına son vermek olduğunu biliyordu. | Open Subtitles | و أدرك أن الوسيلة الوحيدة لتسوية الصراع هي وضع نهاية لحكم الامبراطور |
Ve bu mahkeme, bu insafsız adaletsizliğe bir son vermek için yürütmeyi durdurma kararı almalı. | Open Subtitles | على هذه المحكمة ان تصدر مذكرة بالتقييد المؤقت لوقف هذا التقليد الشنيع للعدالة |
Ve sen buna son vermek istiyorsun? | Open Subtitles | إذاً تريدين أن نتوقف ؟ بسبب هذا الشاب الجديد ؟ |
Kutsal Roma İmparatorluğu ile yaptığımız savaşa bu yıI son vermek zorundayız. | Open Subtitles | يجب أن نضع حداً لهذه السنوات من الحرب مع الإمبراطورية الرومانية المقدسة |
Ve buna son vermek için, bu uzun işlemlerin neticesinde, gezegeni tam anlamıyla beslemeyi başaramıyoruz bile. | TED | و لإنهاء كل ذلك, في نهاية هذه العملية الطويلة, نحن حتى لا نقوم بإدارة التغذية بشكل صحيح |
Haklısın. Buna bir son vermek için elimizden ne geliyorsa yapmalıyız. | Open Subtitles | ، أنتِ محقة علينا فعل كل ما بوسعنا لإنهاء هذا |
O zaman neden tüm bunlara bir son vermek için sevdiğim adamı öldürmem gerekiyor? | Open Subtitles | . لذا لم علي قتل من احب , لإنهاء كل هذا ؟ |
Artık kesinlikle buna bir son vermek doğru zaman. | Open Subtitles | الآن هو بالتأكيد الوقت المناسب لوضع حد لها. |
Bunlara bir son vermek yaşananları durdurmak iyi hissettirmişti. | Open Subtitles | ... أشعرك بالسرور لتمكّنك من إنهاء الأمر لوضع حد له |
Aptal Büyükbaba! Bu ihmal zincirine bir son vermek istiyorum ama o bana süper ihmal ile karşılık veriyor. | Open Subtitles | الجد الغبي ، أحاول أن أضع حداً لإهمالي له ومن ثم هو يهملني بطريقة أشد |
Bu aramızdakilere bir son vermek istedim sadece. | Open Subtitles | أردت فقط أن أضع حداً للأمر بيننا |
Hepsine bir son vermek istiyorum. | Open Subtitles | أفضل أن ينتهي الأمر كله |
Uyuşturucu savaşına son vermek topluluğu bir araya getiren asıl gündemdi. | Open Subtitles | وضع حد لحرب المخدرات كان جدول الأعمال الذي وحد المجتمع حقا |
Bu tür başıbozukluklara hızlı bir şekilde son vermek bilgeliğin gerektirdiği bir şeydir. | Open Subtitles | و أفضل جزء للحكمة هوة وضع نهاية سريعة لمثل هذه الإضطرابات |
Burda olanlara son vermek için Bi daha | Open Subtitles | لوقف ذلك من الحدوث هنا. مرة أخرى. |
son vermek istemiyorum. Sen ailemin bir parçasısın. | Open Subtitles | لا أريد أن نتوقف أنت جزء من عائلتي |
Ama sence bu işe bir son vermek iyi bir fikir değil mi? | Open Subtitles | ولكن، ألا تظنين أنّه من الجيد أن نضع حداً لذلك؟ |
Buna bir son vermek istedi. | Open Subtitles | لقد أراد أن يضع حداً لإنهاء هذا الأمر |
Uğruna savaştığımız şey bu acılara son vermek, değil mi? | Open Subtitles | فكر في لماذا نحن نقاتل؟ نهاية لكل هذه المعاناه |
Şirketimiz bugün bana bir sorumluluk verdi, yüz bin yıldır eşcinseller tarafından sürdürülen bu tür rahatsızlıklara bir son vermek gibi. | Open Subtitles | الشركة جعلتها مسؤوليتي اليوم لوضع نهاية لـ100,000 سنة غريب بها الشواذ |
Max'in benim için doğru adam olmadığına karar verdiğimden ötürü Rory incinmeden bu ilişkiye bir son vermek en iyisi. | Open Subtitles | ومنذ أن قررت أن من المحتمل أن ماكس ليس الرجل المناسب لي أعتقدت أنه من الأفضل أن أنهي ذلك قبل أن تتأذى |