Buna karşılık, savcının üzerindeki nüfuzunu kullanıp suçlamaları geri aldıracaksın. | Open Subtitles | وبالمثل, سوف تستخدمين تأثيرك على القاضي حتى تسقطي التهم حسنا.. |
Amerikan şirketlerine karşı yapılan çocuk istismarı suçlamaları orantısız olmaya başladı. | Open Subtitles | التهم باستغلال الاطفال ضد الشركات الأميركية قد تمت المبالغة فيها كثيرا |
Hayır, ama ona, oğluna karşı yapılan suçlamaları düşürebilecek çok güçlü arkadaşlar kazandırıyor. | Open Subtitles | لا، لَكنَّه يَعطيه بَعْض الأصدقاءِ الأقوياءِ جداً، الذي قرّرَ إسقاط التهم ضدّ إبنِه. |
Ele alınan konu sanığın bütün suçlamaları kabul etmek istemesi savcılığın istisnai durum tespitine dayanarak idam cezası talebidir. | Open Subtitles | المسألة المطروحة هي فرض العقوبه عملاً بقرار المدعى عليه للإعتراف بالذنب في جميع التهم الموجه إليه في لائحة الإتهامات |
Bunu biliyorlar ama bu çirkin suçlamaları yapmakta ısrar ediyorlar. | Open Subtitles | وهم يعرفون هذا. لكنهم مازالوا مستمرون في هذه الاتهامات الشنيعه. |
Davacı tarafın suçlamaları, hem Savcı'ya hem de sanığa bildirilmiştir. | Open Subtitles | تهم الادعاء لقد تم دراستها كل من النائب العام والدفاع |
David' e yapılan suçlamaları düşürmedikten sonra, kötülüğü onun içersinden çıkartamazsın. | Open Subtitles | هل يمكنك اخراج ذلك الشئ منه اذا اسقط التهم الموجهة لديفيد |
Vicdanımın rahatlığı ve Tanrı ile barışmak için tüm suçlamaları kabul ediyorum. | Open Subtitles | من أجل أراحة ضميري تجاه الالهة أقـًـر وأعترف بكل التهم الموجهة ضدي |
Kefaletinizi ödeyeceğiz ve avukatlarımız sonunda suçlamaları düşürebilecek. Teşekkür ederim. | Open Subtitles | سندفع كفالتك ويستطيع محامونا إسقاط التهم ضدك في النهاية، شكراً |
Bay Durant elimizde size yöneltilen suçlamaları destekleyen yeminli ifadeler mevcut. | Open Subtitles | سيد دورانت, لقد شهادات مكتوبة تحت اليمين تؤكد التهم الموجهة لك |
Onun bu hikayesini duyduğumda hakkında yazı yazdım ve 24 saat içerisinde ayaklanma etkisi yaratarak savcıların suçlamaları düşürmesini sağladı. | TED | عندما علمت بقصتها، كتبت عنها، وفي خلال 24 ساعة، أحدثت هيجانا لدرجة أن النيابة العامة أسقطت كل التهم. |
Sorgulanmak için tutuklandı ve suçlamaları reddetti. | TED | فأُلقي القبض عليها للتحقيق، إلّا أنّها نفت التهم. |
Aleyhindeki suçlamaları kapattığımda söz vermiştin. | Open Subtitles | عندما أحضرت لك عفو من التهم الموجهه إليك لم يكن سهلا لقد وعدتني |
Aleyhinizde yapılan suçlamaları doğrulayacak bir tanık getirteceğiz. | Open Subtitles | و فى هذه الجلسة ستستجوب اللجنة شاهداً يثبت عليك التهم التى تم توجيها لك اليوم |
Fakat Amerikan Şirketlerine karşı yaptığın soruşturmalar en fazla dikkat çekenlerdi, ve bunlar bazı suçlamaları harekete geçirdi. | TED | لكن التحقيق مع الشركات الأمريكية هو الوحيد الذي حظي بأكبر قدر من الإهتمام و جلب كذلك بعض الإتهامات |
Neyle suçlandığımı bilmiyorum... ama suçlamaları kesinlikle reddediyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما هى تهمتى لكنني بالتأكيد أنفي هذه الاتهامات |
Bir ajan gelip sana yapılan suçlamaları açıklayacak. | Open Subtitles | سيحضر عميل إلى هنا كي يوجّه تهم رسمية ضدكِ |
Ama bu saçma suçlamaları düşürmediğiniz takdirde size iyilik falan yapmıyorum. | Open Subtitles | لكن بدون اسقاط تلك التهمة السخيفة لن اقوم بأي خدمة لك |
Bildiğimiz şey, yetişkinlerin çocukların yaptığı vahşi suçlamaları kesin kanıt olarak kabul etmeleridir. | TED | ما نعلمه أن البالغين قبلوا اتهامات خطيرة من أطفال كدليلٍ قاطعٍ. |
Bulduğu o kanıtla seni bu cinayetten aklayarak, suçlamaları düşüren oydu. | Open Subtitles | لقد وجدت الدليل الذي يعفيك من تهمة القتل هذه وأسقطت التهـم |
Çavuş Chatman, size yöneltilen suçlamaları gördünüz, | Open Subtitles | العريف تشاتمان، أنت رأيت الإتّهامات ضدّك، |
Kontun suçlamaları mesnetsiz ithamlardan başka bir şey değil. | Open Subtitles | لا أعتقد أن الأتهمات التى تخص الكونتيسة أكثر من مجرد إتهامات ليس لها أى أساس. |
Lanetli olduğuna ve bir şekilde ölüme sebep olduğuna dair maktulün kardeşinin suçlamaları tamamen saçmalıktır. | Open Subtitles | أي ادعاءات من شقيق زوجها الراحل بأنها ملعونة أو أنها مسؤولة بطريقةٍ ما عن موته فهي هراءات. |
Asılsız suçlamaları Son Taek Soo adında biri yapmış. | Open Subtitles | شخص يدعي سو تاك سو هو من صنع الاتهام الباطل |
İntikam almak istediği için bu askere bu suçlamaları yapmasını emretmiş. | Open Subtitles | لقد أمر هذا الجندي لصنع هذه الادعاءات لأنه يريد الانتقام مني |
Korkarım ki suçlamaları geri çekmeliyiz. | Open Subtitles | أَنا خائفُ اننا لا بُدَّ أنْ نَسْقطَ أغلب التهمِ. |
Her şeye ilaveten şimdi de bizim başkan hapishane hücremde suçlamaları bekliyor. | Open Subtitles | إذن، فضلًا عن كلّ بلوةٍ، عمدتنا في سجني الآن منتظرًا لتوجيه التّهم. |
Hakkında saldırı, narkotik ve dolandırıcılık suçlamaları var. | Open Subtitles | هذا الشخص لديه تُهم ضدّه بالإعتداء تعاطي المُخدّرات، والاحتيال. |