Bir arkadaşım şöyle demeyi sever, "Tüm kanıtlar bulunana kadar... hemen sonuca atlama." | Open Subtitles | صديق لي كان يقول لا تقفز للإستنتاجات حتى تكشف جميع الأدلة |
Hayır, kütüphanem yandığında Tüm kanıtlar yok edilmiş oldu. | Open Subtitles | لا , جميع الأدلة دمرت عندما أحرقت مكتبتي |
Elimizde olan Tüm kanıtlar, karanlık maddenin orada olduğunu söylüyor ve gökleri dolduran o güzel sarmal galaksilerde olan bir sürü şeyi açıklıyor. | TED | كل الأدلة التي نملكها تثبت أن المادة المظلمة موجودة وذلك يتمثل في كثير من الأشياء في تلك المجرات اللولبية الجميلة التي تملؤ السماء. |
Sana karşı elimdeki Tüm kanıtlar karanlıkta kalacak. | Open Subtitles | كل الأدلة التي بحوزتي ضدّك لن تخرج للنور أبداً |
Tüm kanıtlar gösterdi ki bu ölümcül kanser bir virüs tarafından yayılmıştı. | TED | كل الدلائل ﺍﻓﺘﺮﺿﺖ ﺍﻧﺘﺸﺎﺭ ﺳﺮﻃﺎﻥ ﺍﻟﻌﻔﺎﺭﻳﺖ ﺑﻔﻌﻞ ﻓﻴﺮﻭﺱ |
Tüm kanıtlar soyulduğuna işaret ediyor. | Open Subtitles | كلّ الأدلّة تُشير لحقيقة أنّها سرقت. |
Yani, Tüm kanıtlar yıkanıp temizlendi. | Open Subtitles | -هذا يعني انْ كلّ الأدلة مُحيّت -ليس بالضرورة |
Böylece bulduğu Tüm kanıtlar, kin tutan bir delinin işi olduğu için töhmet altında kalır. | Open Subtitles | اذا مهما كان الدليل الذي وجدته هذا عمل شخص مجنون يحمل ضغينة |
Şuna bak. Bir şey demene gerek yok. Çünkü ihtiyacımız olan Tüm kanıtlar orada. | Open Subtitles | أنظر إلى هذا، لستُ مضطراً لقول شيء، فلدينا جميع الأدلة التي نحتاجها هناك. |
Tüm kanıtlar; Rusya SVR'sinden kasti bir saldırı olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | "من وزارة العدل، جميع الأدلة تشير إلى إعتداء متعمد ومصدق" |
Tüm kanıtlar suçlu olduğunu işaret ediyormuş ama salıverilmiş. | Open Subtitles | أشارت جميع الأدلة انه مذنب ولكن تم إطلاق سراحة |
Bir adamın zihninin içine yakından baktım onun katil olduğuna emindim ancak Tüm kanıtlar tersini söylüyor. | Open Subtitles | أنا حصلت على ما يصل قريبا نظرة في ذهن رجل كنت مقتنعا كان قاتلا، ولكن كل الأدلة ويقول خلاف ذلك. |
Onu suçlamak için ihtiyacınız olan Tüm kanıtlar elinize değil mi? | Open Subtitles | أليس لديك كل الأدلة التي تحتاج إلى إدانتها؟ |
- O zaman Tüm kanıtlar burada yok olacak. - Ve bunları bilen adamlar da. | Open Subtitles | إذن كل الأدلة ستموت هنا و كل الرجال الذين يعرفون بالأمر |
Yani Tüm kanıtlar öyle gösteriyor ki kadınlara hizmet etme şansı verildiğinde büyük bir fark yaratıyorlar ve işi bitiriyorlar. | TED | إذاً كل الدلائل تقول أنه عندما يحصلُ النساء في الواقع على فرصة للخدمة، فإنهنّ يُحدِثنّ تغييرًا كبيرًا ويُنجزنّ المهمة. |
Tüm kanıtlar gösteriyor ki, bu makineler tıbbi olarak bu insanları destekliyor. | Open Subtitles | كل الدلائل تشير الي تزويد هذه الالات لهؤلاء الناس اليا |
İş yeri yokedilmiş ve Tüm kanıtlar evinden alınmış. | Open Subtitles | تم تدمير مكان عمله كل الدلائل تم ازالتها من منزله |
Teğmen, Tüm kanıtlar, James Doakes'un Liman Koyu Kasabı olduğunu gösteriyordu. | Open Subtitles | حضرة الملازم كلّ الأدلّة تشير إلى أنّ (جيمس دوكس) هو سفّاح مرفأ الخليج |
Tüm kanıtlar Regina'yı gösteriyor. | Open Subtitles | -لأنّ كلّ الأدلّة تشير إلى (ريجينا ) |
Tüm kanıtlar mektup, defter, bomba her şeyin ucu McManus'a uzanıyor. | Open Subtitles | -حسناً، كلّ الأدلّة ، الرسالة، المُذكّرة، القنبلة... كلّ شيءٍ يُعاد تتبّعه لـ(مكمانوس). |
O zaman ihtiyacımız olan Tüm kanıtlar elimizde. | Open Subtitles | إذن، لدينا كلّ الأدلة التي نحتاجها. ربّما يتعيّن علينا... |
Tüm kanıtlar gözümün önündeydi. | Open Subtitles | أقصد، كلّ الأدلة أمام وجهي تماماً. |
Gerekli olan Tüm kanıtlar, ben daha çocukken bana verilen kalitesiz giysilerdi. | Open Subtitles | كل الدليل الذي أحتاجه هو تلك الحياة المريرة التي قضيتها و أنا طفل |
Tüm kanıtlar onu işaret ediyor. Bunu yapabilirdi, silâhı vardı ve itirafta bulundu. | Open Subtitles | كل الادلة تشير الي ان الولد كان . قادرا علي ذلك , كان يحمل بندقية |
- Tüm kanıtlar bodrumunda saklı. | Open Subtitles | كُل الأدلة في قبو منزله |