Bütün gün yanında taşıdığı bir mektubu postalamam için bana verdi. | Open Subtitles | فقد أعطنى خطابا لأرسله لها, كانت تحمله معها طول اليوم ونسيته |
Kendi içinde taşıdığı bir dünyada kaybolmuş, fakat şatafatlı bir dış dünyayla çevrili. | Open Subtitles | تائهة .. في عالمٍ خاص تحمله بداخلها لكنها محاطةٌ بعالمٍ من الرفاهية |
Şu seninle olan genç adam. Kucağında taşıdığı nedir. | Open Subtitles | هذا الشباب الذي معك ما الذي يحمله تحت ذراعه؟ |
Yanına aldığı tek şey, John Wayne gibi taşıdığı silahı. | Open Subtitles | كل ما لديه هو ذلك المسدس اللعين الذي يحمله مثل جون واين |
Belki de gerçekten iyileşti ve taşıdığı laneti bana geçirdi. | Open Subtitles | ربما انه شفي حقاً والكراهيه التي كان يحملها تحوّلت الي |
Aslında, benim boyutlarımda birinin gerçekte taşıdığı miktar olan, beş litreye yakın kan kaybetmiştim. | TED | في الحقيقة ، فقدت حوالي خمس ليترات من الدم ، و هي الكمية التي يحملها شخص بحجمي من الدم عادةً. |
Bu parçacıklar, proton ve anti-proton çiftinin taşıdığı kadar kütle ve enerji taşımalı. | TED | يجب أن تحتوي هذه الجسيمات على نفس القدر من الكتلة والطاقة.. التي تحملها البروتونات ومضادات البروتونات. |
Babalarınız sorumluluk taşıdığı için çok daha cesur. | Open Subtitles | أباءكم أكثر شجاعة لأنهم يحملون المسؤولية |
Bu, zamanının rahiplerinin taşıdığı bir Caravaca Haçı. | Open Subtitles | إنه صليب كارفاكا الذي حمله الكهنة في ذلك الوقت |
Eğer onu seviyorsan, taşıdığı acıyı kaybetme şansı için ona izin ver. | Open Subtitles | إذا كنت تحبها إسمح لها بفرصة فقدان الألم الذي تحمله |
Ve taşıdığı embriyo da bilimin hizmetine teslim olacak. | Open Subtitles | و الجنين التى تحمله سيخصص للدراسات العلمية |
Onun atalarına aitti ve şu kadının rahminde taşıdığı şey herneyse ona ait olacak. | Open Subtitles | تنتمي لأجداده. وستنتمي إلى أيّاً من تحمله تلك المرأة في رحمها. |
Al o cihazı... Yanında taşıdığı o telefonu! - ve onu bana ver. | Open Subtitles | اجلب ذلك الجهاز الذي تحمله معها وأعطني إيّاه |
Bir jaffa taşıdığı Goa'uld ile iletişim kurmaz. | Open Subtitles | الجافا لا يتصل مطلقا مع الجواؤلد الذى يحمله |
Ama şimdi anlıyorum ki taşıdığı yükü şikayet etmeden taşımış. | Open Subtitles | ولكن الآن أفهم العبء الذي كان يحمله بدون شكوى |
O yüzden, bazen davranışları biraz tuhaf gibi görünüyorsa, üzerinde taşıdığı bu yükü hatırla. | Open Subtitles | إذن لو كان سلوكه أحياناً يبدو غريب قليلاً حاولي تذكر الحزن الذي يحمله. |
Kızlar güçlü kölelerin taşıdığı tahtırevana çıkıyorlar. | TED | تصعد الفتيات لداخل النقالات التي يحملها بعض العبيد أقوياء البنية. |
Şurdaki sarhoş kızdan başlamak isteyebilirsin Arkadaşlarının tuvalete taşıdığı. | Open Subtitles | الان يمكنك ان تبدأ بتلك الفتاة المغشى عليها التى يحملها اصدقائها الى الحمام |
- Ne? Bu, her ihtimale karşı yanında taşıdığı intihar mektubu. | Open Subtitles | هذه رساله إنتحاره إنه يحملها في أي وقت إذا حدث أي شئ .. |
Adila'nın mükemmel bir çözümü var: Senelerdir taşıdığı veri kristali aktif edilmek için doğru zamanı bekliyor. | TED | تمتلك أديلا الحل الأمثل: كريستالة بيانات التي كانت تحملها منذ سنوات، منتظرةً اللحظة المناسبة لتفعيلها. |
İlk raporlar, birkaç adamın otomatik silahlar taşıdığı ve Terminal 1'in kontrolünü ele geçirdikleri şeklinde. | Open Subtitles | التقارير الأولية عن عدة رجال يحملون الأسلحة الأوتوماتيكية و لقد سيطروا على صالة الركاب الأولى |
Bir zamanlar Soke Gotetsu Sensei'nin taşıdığı meşaleyi artık siz taşıyacaksınız. | Open Subtitles | الان ستحملان المشعل كما حمله سوكي غوتيتسو |
Herzaman taşıdığı birşeyin içine koymalısın. | Open Subtitles | لا بدّ أن تضعيه في شيء دائمًا يحملهُ معه. |