Bu adamı oldukça net hatırlıyorum... çünkü, kahverengi deri bir bavul taşıyordu. | Open Subtitles | انا اتذكر هذا الرجل بهذا الوضوح لأنه كان يحمل حقيبة جلدية بنية |
Demek istediğim, meşaleyi o taşıyordu, ...ama o meşale artık söndürüldü. | Open Subtitles | أعني بالتأكيد أنّه كان يحمل الشعلة لها لكن الشعلة تلك انطفأت |
"Meslek sahibi vatandaş" vekiliniz onu bulduğumuzda 10 bin dolar değerinde silah taşıyordu. | Open Subtitles | موكلك المكتسب للمواطنة كان يحمل مسدس بـ 10 آلاف دولار عند القبض عليه |
Kendi zırhlı araçları Berlin'e gidecek olan "Bearer Hisseleri"ni taşıyordu. | Open Subtitles | سيارتهم المصفحة الخاصىة تحمل سندات مالية بالطريق لتشحن الى برلين |
"Gelecek prensipte bilinebilir" şeklinde boş bir umut ihtimali taşıyordu. | Open Subtitles | وهى تحمل الاحتمالات المحيرة والأساسيات التى يمكن المستقبل العمل به |
Dünyadaki en değerli şeymiş gibi dikkatle taşıyordu. | Open Subtitles | ثم بدأ يحملها كأنها أكثر شيء قيم في العالم |
Benim emanetimi taşıyordu. Yani pencereden fırladığı sırada cebinde bulunan para bana ait. | Open Subtitles | كان ينقل بضاعتي، لذا فالمال الذي بجيبه حين سقط من النافذة يخصّني |
Onu neredeyse yakaladığımda, aynı böyleydi, ve aynı kılıcı taşıyordu. | Open Subtitles | آخر مرّة كدت فيها أن أقبض عليه ظهر بنفس الشكل و كان يحمل نفس السيف |
Aksanı yok olmuştu, tam bir Britanyalı idi, ve artık bir İtalyan adı taşıyordu. | Open Subtitles | واختفت اللكنة إنه بريطاني جداً والآن يحمل اسماً إيطالياً |
Omuzunda da 8 taşıyordu. | Open Subtitles | والدى كان فى مقر القيادة و كان يحمل على كتفه |
Sevgiliniz öldüğü gece üstünde bir bıçak taşıyordu. | Open Subtitles | تم العثور على صديقها يحمل سكينا ليلة وفاته. |
Paris'te gördüğüm her kız bundan taşıyordu. | Open Subtitles | رأيت كل فتاة في باريس كان يحمل واحدة من هذه. |
Bu yeğen üzerinde 5000 dolar taşıyordu. | Open Subtitles | ابن شقيقهِ هذا كان يحمل معهُ 5000 الآلاف دولار |
Bir arabanın bagajında ölü bir kız cesedi taşıyordu. | Open Subtitles | كان يحمل جثة فتاة في المقعد الخلفي لسيارة. |
üstünde beyaz bir elbise vardı beyaz bir de şemsiye taşıyordu onu sadece bir saniyeliğine gördüm o beni tam gördü sayılmaz, fakat size yemin ederim onu düşünmeden geçen bir ayım olmadı | Open Subtitles | وكانت ترتدى ثوب أبيض وكانت تحمل مظلة بيضاء ورأيتها لمدة ثانية واحدة فحسب |
Artık kadının onu sevdiğine inanmıştı, çünkü çocuğunu taşıyordu. | Open Subtitles | كان مقتنعا بأنها الآن تحبه لأنها تحمل طفله |
Uyuşturucu olan çantayı kim taşıyordu? | Open Subtitles | من كانت تحمل الامتعة التي بها المخدرات ؟ |
Hastaneden çıkarken o kırmızı çantayı taşıyordu. | Open Subtitles | كانت تحمل هذه الحقيبة عند خروجها من المستشفى |
Evet, evden çıkarken adam bunu taşıyordu. | Open Subtitles | نعم, لقد كان الفتى يحملها عندما خرج من المنزل |
Bence Raymond Tan için yasadışı mal taşıyordu ve ayrıca o neyse, Raymond kargoyla bağlantı kursaydı Tan'ın başı derde girecekti. | Open Subtitles | أظن ريموند كان ينقل بضائع غير قانونية لبيل تان ..وأعتقد مهما كانت، سيقع تان بمشكلة لو ثبتت علاقته بالشحنة |
Burayla Avrupa arasında yük ve yolcu taşıyordu. | Open Subtitles | تنقل البضائع والمسافرين من هنا الى اوروبا |
Muhammed'in Mekkeli yakınlarına getirdiği mesajda gittikçe büyüyen maddeci toplumları için bir tehdit taşıyordu. | Open Subtitles | إن الرسائل الربانية التى احضرها محمد الى اتباعه من مكة حملت معها تحذيرا شديدا لقومه لشدة تحول مجتمعهم الى مجتمع مادى |
Dantes, Napolyon'un ajanlarından birine verilmek üzere bir mektup taşıyordu. | Open Subtitles | لقد حَمل (دانتيس) خطاب من (نابليون) إلى أحد أفراد قواته |
Çocuk sekiz yaşlarındaydı. Şort giyiyor ve çok büyük bir sırt çantası taşıyordu. | Open Subtitles | يبدو في الثامنة من عمره، يلبس سروالا قصيرا ويحمل حقيبة ضخمة على ظهره |
Göğsündeki portbebede taşıyordu. | Open Subtitles | كانت تحمله على ناقل صدرى |
Birkaç Vietnamlı, bir çocuğu sığınaktan dışarı taşıyordu. | Open Subtitles | بعض الفيتناميين الذين كانوا يحملون اولادهم خارج الملاجئ التى تحت الارض |