Ama tarafsız olmak zorundasın ve tokat iddiasının şerefini her şeyin önünde tutmalısın. | Open Subtitles | لكن عليكِ أن تكونِ محايدة و وضع أمانة رهان الصفع فوق كل شئ |
Uluslararası Kızıl Haç Komitesi herkesle konuşuyor ve tarafsız olduğu için konuşuyor. | TED | اللجنة الدولية للصليب الاحمر , اي سي ار سي تتحدث للجميع وتفعل ذلك لانها محايدة |
sportmenliği ve fair play'i garantilemek için Alman organizatörler tarafsız bir hakem görevlendirdiler. | Open Subtitles | للتأكد من اللعب النظيف و البطولة الطيبة المنظم الالمانى اختار حكم محايد للمباراة |
-Ben adil ve tarafsız bir yargıcım. | Open Subtitles | أنا قاض عادل و غير متحيز تصرف كواحد مثلهم إذن |
tarafsız Succubus sonunda başını düzgün bacakları arasından çıkarıp önemli bir tarafa geliyor.. | Open Subtitles | أخيرا تخلت الشيطانة المحايدة عن تقوقعها و قررت الالتحاق بالجانب الوحيد الأكثر أهمية |
Bunu seviyorum, çünkü tarafsız gazetecilik budur. | TED | لقد أعجبني هذا كثيرًا، لأنها ممارسة صحفية موضوعية. |
Herkes ahlaki olarak tarafsız, özellikle de şeytanlar doğar. | Open Subtitles | ليس كل من يولد محايداً أخلاقياً خصوصاً ليس المشعوذين |
Bunu ilk başta gazeteciler için yapmıştık, dünya olayları hakkında tarafsız bilgi toplamak istiyorlardı. | TED | لقد أنشأنا هذه الأداة في البداية للصحفيين، الذين يريدون الحصول على معلومات محايدة حول أحداث العالم. |
Bu hikâyeyi ele alırken tarafsız bir gözlemci olmadığımı itiraf etmem gerek. | TED | وجب علي الاعتراف بأنني لم أكن محايدة أو هادئة أو نزيهة في تغطية القصة. |
Bakın, halka açık alanlar hiç de göründüğü gibi tarafsız değildir. | TED | كما ترى، الأماكن العامة تكون بالكاد محايدة كما قد تبدو. |
3 gün önce gizli ajanlar tarafsız bölgede... savaş ilan ettiler. | Open Subtitles | قبل 3 أيام, تم الإعلان عن حرب مميته للعملاء السريين. هنا في أرضٍ محايدة. |
Hayır. Dostlarımızdan tarafsız kalma yeteneğine sahip birini göndermelerini rica ettik. | Open Subtitles | لا طلبنا من أصدقائنا ارسال شخص ما قادر على البقاء محايد |
Fakat daha sonra yayınladıkları açıklamada, tarafsız kalmaya çabaladıklarını söylediler. | Open Subtitles | لكنّهم أصدروا لاحقا تقريرا فحواه أنّهم حاولوا اتّخاذ موقف محايد |
Sanatın bir şeyleri değiştiremediği gerçeği onu tarafsız bir bölge yapar değiş tokuş ve tartışmaya açık hale getirir, ve bu şekilde dünyayı değiştirmenizi sağlar. | TED | في الواقع ان حقيقة ان الفن لا يمكنه تغيير الاشياء يجعله مكانا محايد للتبادلات والنقاشات, ومن ثم يمكنك من تغيير العالم. |
tarafsız delil getirirseniz Bay Dresden için seve, seve kanuni takibat başlatırım. | Open Subtitles | أنا سأكون سعيداً بمحاكمة السيد دريسدين بمجرد أن تحضر إليّ دليلاً غير متحيز |
Ta, bildiğinizden eminim, İsviçre savaş boyunca tarafsız olduğundan beri... | Open Subtitles | وأنا متأكد من أنك تعرف، كانت سويسرا المحايدة خلال الحرب |
İnsanlar algoritmaların tarafsız, doğru ve bilimsel olduğunu düşünür. | TED | إنهم يعتقدون أن الخوارزميات موضوعية وصحيحة وعلمية. |
Ama onunla mücadele etmenin yolu bilimden; ve, nasıl ve neden yayıldığını, ahlaken tarafsız bir açıdan ele almaktan geçer. | TED | ولكن نستخدم العلم من أجل القضاء على المرض.. لمعرفة كيف ينتشر وكيف من منظور حيادي الأخلاق. |
Anlaşmamızın tarafsız bir kefili olursa çok daha memnun olacağım. | Open Subtitles | سأشعر بإرتياح كبير إذا كان إتفاقنا له ضامن أكثر حيادية. |
Bunu demek istemedim. Anlamıyorsun. tarafsız olmaya çalış. | Open Subtitles | لا كايسي لم أقل هذا أنت لا تفهمني حاول أن تكون موضوعياً |
tarafsız bir yargıç tarafından adil yargılanma hakkın elinden alındı. | Open Subtitles | لقد حُرمت من حقك لنيل مُحاكمة عادلة أمام قاض نزيه |
Böylece, birileri bu eşyaları tanıyabilir ya da en azından bu fotoğraflar yaşananlara dair kalıcı, tarafsız ve eksiksiz birer hatırlatıcı olarak kalırlar. | TED | في هذه الحالة، يمكن لأحدهم أن يتعرف على هذه الأشياء أو على الأقل ستظل هذه الصور كمذكر دائم، غير منحاز ودقيق لما جرى. |
tarafsız bir karar vermek için yemin ettiniz, ...kanuna ve kanıtlara dayanarak. | Open Subtitles | لقد اقسمتم على ان تقدموا حكما محايدا مرتكزين على القانون وعلى الادله |
Bu adama karşın özellikle tarafsız davrandığından emin olmalısın bunu yapabilir misin? | Open Subtitles | عليكِ أن تتأكدي بكونكِ غير متحيزة مع هذا الرجل, هل يمكنك ذلك؟ |
Onlar için cangılın tarafsız olduğunu fark etmek çok zordu. | Open Subtitles | كان من الصعب عليهم أن يدركوا أن الأدغال كانت محايده |
Seni överken tarafsız olduğumu düşünmelerini istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُ أَنْ أَبْدوَ موضوعي عندما أَغنّي ثنائَكَ. |