Bunlardan tasarruf eder, bir de arkadaş bulursam kolay olur. | Open Subtitles | و سوف تكون الأمور أسهل مع التوفير و زميل السكن |
tasarruf oranlarına baktığımızda 1950'lerden beri düşüşte olduğunu görürüz. | TED | حين ننظر إلى معدل الادخار وأنه قد أخذ في الانخفاض منذ الخمسينات. |
Belediye tasarruf yapmak için bunların gücünü birkaç sene önce azalttı. | Open Subtitles | مجلس المدينة أزال الكهرباء من هذه الأشياء قبل سنتين لتوفير النقود |
Şu anki ekonomide şu mesaj da önemli: Bahçeler, aileler için önemli bir ekonomik tasarruf sağlıyor. | TED | لكن في ظل الاقتصاد الراهن، أعتقد من المهم أن ننشر هذه الرسالة، أن الحدائق أيضًا توفر مدخرات اقتصادية مهمة للعائلات. |
Hatta, yumuşak gücü kullanmayı öğrenebilirseniz, "havuç" ve "sopa"larınızdan tasarruf edersiniz. | TED | بحق، إن كان بامكانكم معرفة كيف لكم أن تستخدموا القوة الناعمة أكثر، ستتمكنون من إدخار الكثير من العصيّ والجزرات. |
Sırf pardan tasarruf etmek için bu şeytani evde oturmayacağım. | Open Subtitles | لن أعيش في هذا المنزل الشرير لمجرد توفير بضعة دولارات |
Hastalıklarla savaşmak için alternatiflere, böylece antibiyotik ve kimyasallara daha fazla ihtiyaç duymayacağız, balıkların ne zaman acıktıklarını hisseden otomatik besleyicilere, böylece yemden tasarruf yapıp çevreyi de daha az kirletiriz. | TED | من البدائل لمحاربة الأمراض فنقوم بالإستغناء عن المضادات الحيوية والمواد الكيميائية إلى استخدام أجهزة تقديم الغذاء الآلية التي تشعر أن كانت الأسماك جائعة لكي نوفر في الطعام المستهلك ونقلل من التلوث. |
ama şu anda, dakikada beş dolar tasarruf ediyorum. | TED | لكن حتى الأن، أنا أوفر لكم خمس دولارات فى الدقيقة. |
Tüm kıyafetlerimi kullanılmış ve tasarruf mağazalarından ikinci el alıyorum. | TED | انا أحصل على ملابس قد استعملت من قبل من مخازن التوفير و مخازن التوزيع |
tasarruf klasik bir ikili benlik problemidir. | TED | إن التوفير هي مشكلة كلاسيكية بين النفس الحاضرة و تلك المستقبلية |
Şimdiki benlik hiç tasarruf yapmamak ister. | TED | فالحاضرة لا ترغب في التوفير على الإطلاق. |
Ona tasarruf oranını kontrolünü yapması sağlandı. | TED | وقد أعطي وسيلة تحكم تسمح له بضبط معدل الادخار له. |
Kaç kişi sonuçta 401(k) planıyla tasarruf yapıyor? | TED | كم من الأشخاص ينتهون لحد الادخار لخطة معاش التقاعد؟ |
Hayır. Tek kaset kullanıp, yeniden üzerine çekiyorlar. tasarruf etmek için. | Open Subtitles | لا، على مايبدو أنه الشريط الوحيد و يسجلون عليه لتوفير المال |
Çalışanların teknolojiyi kullanmasını, zamandan tasarruf etmeyi, insanların işinde daha iyi olmasını bekliyorlar. | TED | يتوقعون أن يستخدمها الناس، لتوفير الوقت، ويصبحون أفضل في وظائفهم. |
Bu enerjiden tasarruf eden aileler için geleceklerini garantilemede bir fırsat. | TED | هذه هي فرصة الأسر لاستخدام مدخرات الطاقة لدعم مستقبلهم. |
Teşkilattaki arkadaşlardan bir hediye: 50 dolar tasarruf bonosu. | Open Subtitles | هذا بعض الشيء من الأولاد في الوكالة,خمسون دولارا سند إدخار |
Kuvvetli bir altyapı,belediyelerin... ...hem altyapıyla hem de sosyal ihtiyaçlarla... ...başa çıkması için maliyetten tasarruf yolları sağlayabilir. | TED | مشاريع البنية التحتية الذكية يمكن أن توفر سبل توفير التكاليف للبلديات للتعامل مع البنية التحتية والحاجات الاجتماعية. |
Petrolü daha verimli kullanmak suretiyle yarısından tasarruf edebiliriz ve bunu tasarruf edilen varil başına 12 dolar maliyetle yapabiliriz. | TED | بوسعنا أن نوفر نصف هذا النفط إذا استهلكناه بحكمة بتكلفة 12 دولار لسعر البرميل الموفر |
Bu dönem biraz tasarruf yaparım diye düşündüm. | Open Subtitles | واكتشفت أنه يمكنني أن أوفر بعض المال لهذا الفصل |
Bugün, daha fazla tasarruf yapmak hakkında konuşacağım, ancak bugün değil, yarın. | TED | سأتحدّث اليوم عن ادخار المزيد، لكن ليس اليوم بل غدًا. |
Deniz aşırı bir yere taşıyarak şirkete büyük tasarruf sağlarız. | Open Subtitles | إذا انتقلنا لما وراء البحار ، سنوفر الكثير على أنفسنا |
Çünkü aslında yaptığım şey şirketin yarım milyon dolar tasarruf etmesini sağlamak olmuştu. | Open Subtitles | لأنه في الحقيقة ما فعلته كان أني وفرت للشركة نصف مليون دولار لهذا |
Ona mumları dibine kadar kullanarak tasarruf yaptığımızı söyleyin. | Open Subtitles | أخبريها أننا نقتصد إلى أدنى حد من فتيل الشمع |
Paradan tasarruf edeceğiz, gecikmeleri ve bozulmaları önleyeceğiz ve asıl önemli olan, hayat kurtaracağız. | TED | سوف نقوم بتوفير المال، سوف نقوم بتجنب التأخير والاضطرابات، وخلاصة القول، سنقوم بإنقاذ الأرواح. |
Kamu hizmeti ve ön tasarruf arasındaki farkı anlayabildiniz mi? | Open Subtitles | بالمناسبه، هل تميزون الفارق بين نتاج سياسة التقشف وبيـن نتـاج سياسة استـخدام البدائل ؟ |
Daha küçük bir alan daha az fatura demek. Dolayısıyla burada daha çok tasarruf söz konusu ama bu aynı zamanda daha az ayak izi demek. | TED | ومساحة أصغر تتطلب مرافق أقل مما يوفر مزيدًا من المال والحيز المطلوب أيضًا |