Sovyetler Birliği bu dünyadaki özgürlüğe ciddi bir tehlike teşkil ediyor. | Open Subtitles | بأن الاتحاد السوفيتي يشكل تهديدًا حقيقيًا للحرية في هذا العالم وفي أوروبا، وفي |
Ama bu suç teşkil etmiyor. | Open Subtitles | أنتما محقين لكن ذلك لا يشكل جريمة جنائية |
Bu, bir delil teşkil etmiyor. Buna izin veremem. | Open Subtitles | القائمة لا تشكل دليلا لا مصدر لها , لن ادع |
Burda yapmaya çalıştığım şey ülke güvenliği için tehlike teşkil etmediğinizi göstermek. | Open Subtitles | ما أريد عمله هنا هو أن أتثبت من أنك لا تشكل تهديداً على أمن هذا البلد |
Ve şimdi bize kamu güvenliği için hangi insanların risk teşkil ettiğini söyleyecekler. | Open Subtitles | والأن ، يمكنهم إخبارنا أي الناس يشكلون خطر لأمان العامة. |
O cinayetler bir örnek teşkil etsin diye oldu. | Open Subtitles | جرائم القتل كانت تهدف لان تكون عبره |
Ve bu şimdi, bazı İslamî hareketler ya da Arap dünyasındaki bazı ülkeler için ilham veren bir emsal teşkil etmektedir. | TED | وهذا النجاح قد بات اليوم مثالٌ يحتذى به لبعض الحركات الاسلامية في البعض الدول العربية |
Benim burada olmam bir sorun teşkil ediyorsa o zaman gitmeliyim sanırım. | Open Subtitles | إذا كان حضوري هنا يشكل عائقاً اعتقد حينها أنه يتوجب على المغادرة سأغادر |
Onu artık tehlike teşkil etmeyeceği bir yere götürmek istiyoruz. | Open Subtitles | نحن لا نريد أذيته، نريد فقط إحضاره لمكان حيث لن يشكل خطر لأحد |
Seni temin ederim ki o raporda sorun teşkil edecek bir şey bulamassın. | Open Subtitles | ليس هنالك شيئٌ بذلك التقرير .قد يشكل أية مشاكل |
Kilitli bölmedeki eroin, çocuğa zarar teşkil etmiyor. | Open Subtitles | الهيروين فى صندوق مغلق لا يشكل خطر للطفل |
Onun hepimiz için daha büyük bir tehlike teşkil ettiğini düşünüyorum sadece. | Open Subtitles | أنا فقط أعتقد أنه يشكل خطرا على كل واحد منا. |
Soruşturmamın güvenliğine karşı risk teşkil ediyor. | Open Subtitles | إنه يشكل خطراَ أمنياَ على تحقيقاتي |
Bu Pasifik Adaları'nı çevreleyen resifler Mercan Üçgeni'nin kalbini teşkil ederler. | Open Subtitles | الشعاب المرجانية التى تحيط هذه الجزر بالمحيط الهادى تشكل قلب المثلث المرجانى |
Tehdit teşkil etmeyen ve tamamen vatanperver duygularını ifade etmek için başka şeyler çağrıştıran bir metafor kullandın demek. | Open Subtitles | يالها من استعارةٍ مثيرة تسخدمينها لوصف مشاعرك الوطنية التي لا تشكل أي تهديد يو .. |
Bu ifadede söyleyeceğin hikâye davamızın kaynağını teşkil edecek. | Open Subtitles | القصة التي تقوليها في هذه الشهادة تشكل قاعدة الأساس لهذه القضية |
Kırmızı bir pelerin giysin ya da giymesinler bu ülke için, özgürlüğümüz ve hayatlarımız için tehdit teşkil ediyorlar. | Open Subtitles | سواء كانوا يرتدون الزي الاحمر ام لا إنهم يشكلون تهديدا لهذا البلد حريتنا، وحياتنا |
İngiltere İmparatorluğu ve Birleşik Devletler haricinde, komünizmin başlangıç aşamasında olduğu yerlerde, komünist partiler ve beşinci kollar Hristiyan uygarlığına karşı artan bir gözdağı ve tehlike teşkil etmektedir. | Open Subtitles | فيما عدا دول الكومنولث البريطانية، والولايات المتحدة، حيث مازالت الشيوعية في مهدها فإن الأحزاب الشيوعية أو من يمثلون الطابور الخامس يشكلون تحديا متزايدا خطرًا على الحضارة المسيحية |
Bir örnek teşkil edilmeli. | Open Subtitles | يجب أن يكون عبره |
Bu dava ile emsal teşkil etmek istiyorlar. | Open Subtitles | هذه المحكمه يجب ان تكون عبره |
Sorumluluğunuzla örnek teşkil etmeniz gerekir. | Open Subtitles | يجب أن تكون على استعداد لتكون مثالا يحتذى به من المسؤلية. |
Federal sağlık yetkilileri bu olayın tatilciler için bir tehlike teşkil etmediğini söylüyorlar. | Open Subtitles | نائبو وزارة الصحة يعلنون ان ظاهرة المد الأحمر لاتشكل اية خطورة |