Chicago gibi demir yolu merkezlerindeki ticaret merkezleri mısır çiftçilerini tek tip hâle getirilmiş bir mahsul yetiştirmeye teşvik etti. | TED | لوحات التجارة في مراكز السكك الحديدية مثل شيكاغو شجع مزارعي الذرة لزراعة محصول واحد موحد. |
Adam, kolonicileri gitmeleri için teşvik etti. | Open Subtitles | الرجل شجع المستوطنين على الهرب |
Patronum ki ben onu dostum sanıyordum fikrimi ona söylemem için teşvik etti. | Open Subtitles | ورئيستي، التي اعتقدتها صديقتي، شجّعتْني كي أعطي فكرتي لها. لذلك فعلت. |
Patronum ki ben onu dostum sanıyordum fikrimi ona söylemem için teşvik etti. | Open Subtitles | ورئيستي، التي اعتقدتها صديقتي، شجّعتْني كي أعطي فكرتي لها. |
Masseria ondaki gangster potansiyelini gördü ve onu teşvik etti. | Open Subtitles | يرى ( مازاريا ) إمكانيات رجال العصابات ومدى نفعهم له |
Her zaman eğlenceyi keşfetmem ve şunun sesini dinlemem konusunda beni teşvik etti. | Open Subtitles | لقد شجعني على الاستمتاع دائما وان أتبع هذا الشيء |
Halkı, Stephen'ı taşlamaları için teşvik etti. | Open Subtitles | شجع الجمهور على رجم اسطفانوس |
Patronum ki ben onu dostum sanıyordum fikrimi ona söylemem için teşvik etti. | Open Subtitles | ورئيستي، التي اعتقدتها صديقتي، شجّعتْني كي أعطي فكرتي لها. |
Masseria ondaki gangster potansiyelini gördü ve onu teşvik etti. Çok işine yarayacak. | Open Subtitles | يرى ( مازاريا ) إمكانيات رجال العصابات ومدى نفعهم له |
Adam difenhidramin alayım diye teşvik etti beni, Watson. | Open Subtitles | لقد شجعني الرجل على اخذ الديفينهيدرامين, واتسون |
Talim olarak değil de daha çok imanın fiili olarak güzellikleri görüp yeniden oluşturmak için beni teşvik etti. | Open Subtitles | لقد شجعني على رؤية الجمال وإعادة بناءه، ليس كتدريب، بل كعمل من أعمال الإيمان |
Beni seninle konuşmaya Jeffrey teşvik etti. | Open Subtitles | لقد شجعني (جيفري) لأتِ و أتحدث معك |