diğer yanda, derin bir ataerkilliğin hakim olduğu bir toplum ve erkek-kadın önceliğini tehdit eden herhangi bir şeyi reddediyor. | TED | من جهة أخرى، يعتبر مجتمعا بنظام أبوي صارم. يرفض أي شيء قد يهدد النظام المتبع بين الذكر والأنثى. |
Beni gizli gizli tehdit eden çok insan tanımıyorum. | Open Subtitles | أنا لاأعرف الكثير ممن يهددني خلف نبات الغار |
Kızımın onu mahvetmekle tehdit eden bir adamla evlenmesini istemiyorum. | Open Subtitles | ! لا أريد أن تتزوج ابنتي رجلاً يهددها بتدمير سمعتها |
Öyle olduğunu söylemedim zaten hayatını tehdit eden bir yara aldın ama güçlüsün, sağlıklısın. | Open Subtitles | انتي لا تزيفين أي شيء لقد مررتي بإصابة مهددة للحياة لكنك قوية صحيه |
Heba demişken ekonomilerimizi tehdit eden ilginç bir paradoksa değinmeme izin verin. | TED | للحديث عن الضياع، إسمحوا لي أن أشير إلى المفارقة المثيرة للإهتمام هذا هو الذي يُهدد إقتصادنا حاليًا. |
Bir polisi kendi silahıyla tehdit eden bir adam nasıl serbest bırakılabilir? | Open Subtitles | لقد قام بتهديد شرطي بسلاح فى العلن كيف ستقوم بتحريره من هذه التهمة؟ |
Şimdi bu emsâlsiz gezegeni tehdit eden yeni bir güç var. | Open Subtitles | هناك الآن قوّة جديدة تهدّد هذا الكوكب الفريد. |
Niles'ı tehdit eden. | Open Subtitles | الواحد الذي هدّدَ نيلز. |
Brooks'u tehdit eden numarayı araştırdım. | Open Subtitles | إذاً، أخبرني (تيري) بالرقم الذي إستُعمل لتهديد (بروكس). |
Eğer gitmezsem beni öldürmekle tehdit eden aynı insanlar. | Open Subtitles | الناس أنفسهم الذين هدّدوا لقتلي إذا أنا لم أمش معه. |
İçeride siz yardımı kabul etmediğiniz için masum insanları tehdit eden bir adam var. | Open Subtitles | هناك رجل يهدّد ناس أبرياء لأنكِ رفضت مساعدة إبنه |
Etnosferin bütünlüğünü tehdit eden değişim veya teknoloji değil. Bunu yapan güç. Egemenliğin sert yüzüdür. | TED | إنه ليس التغيير أو التكنولوجيا الذي يهدد سلامة المحيط العرقي. أنها القوة الوجه الفظ للسيطرة |
Bir gün, muhtemelen de yakın, hepimizi birdeb tehdit eden bir virüse sahip olacağız. | TED | ويوما ما, ربما قريبا, سيظهر فيروس يهدد حياتنا جميعا. |
Beni silahlarla tehdit eden biri olmayacak. | Open Subtitles | و طلاب الجامعة المدللين لا أحد يهددني بالسلاح |
Beni tehdit eden sen misin? | Open Subtitles | الشخص الذي كان يهددني هو انت؟ |
Az evvel onu ölümle tehdit eden bir adam gördüm, kız onun için buraya geldi. | Open Subtitles | لقد شاهدت رجلاً يهددها بالقتل لكي تأتي لهنا فلا تتحدث معي عن الموافقة |
Geriye dönen yetişkinler o kadar toklardır ki zorlukla yürüyebilmektedirler ama şu anda onları tehdit eden yırtıcı bir hayvan olmadığı için acele etmeseler de olur. | Open Subtitles | تكون الحيوانات البالغة العائدة للمستعمرة معبئة بالطعام لدرجة أنها بالكاد تستطيع المشي لكن , ومع عدم وجود مفترس يهددها الآن |
Öylece gelip ve beni hackleyip işimi herhangi bir şekilde tehdit eden bir şirket varsa kolayca satın alırım. | Open Subtitles | لذا إذا كانت هناك اي شركة أخرى تستعرض بأختراقها لي مهددة عملي بأي شكل |
Şimdi ise birisi Dr. Evan'ın siparişini değiştirdi, bu da onun hayatını tehdit eden alerjisini tetikledi. | Open Subtitles | (الآن عبث شخص مع طلب د. (ايفانز مما جعل حياته مهددة بسبب الحساسية |
Her birimizi tehdit eden ve yaklaşan bir tehkileye karşı sizi uyarmak zorundayım. | Open Subtitles | يجب أن أحذركم من الخطر القادم الذى يُهدد كل واحد مننا |
DiNozzo, o semtte Korelileri ya da yabancı denizci eşlerini tehdit eden biri var mı öğren. | Open Subtitles | (دينوزو), أريد أن أعرف عن كل شخص في المنطقة قام بتهديد الكوريين, زوجات البحارة الأجانب أو النساء |
Hepimizin bir gün önce kurtarılmış olması gerekiyordu en çok güvendiğimiz kişi aniden, hayatını tehdit eden bir hastalığa yakalandı... | Open Subtitles | يصاب الشخص الذي نعتمد عليه بحالة تهدّد حياته فجأةً |
Niles'ı tehdit eden. | Open Subtitles | الواحد الذي هدّدَ نيلز. |
Çocuğun sesi, Brooks'u tehdit eden sesle eşleşmedi. | Open Subtitles | مرحباً. لا يطابق صوت الفتى الصوت الذي إستُعمل لتهديد (بروكس). |
Hayır, yalnızca oğullarının ölümünün formlarda neden bahsedilmediğini sorduğumda beni kovmakla tehdit eden avukatlarıyla görüştüm. | Open Subtitles | لا، فقط محاميهم، الذين هدّدوا بطردي عندما سألت عن سبب وفاة ابنهما لم أتمكن من الكشف بأى شكل من الأشكال |
Hiç doğal kaynak yok, mühim bir ekonomik bağımız yok, ulusal güvenliğimizi tehdit eden hiçbir şey yok. | Open Subtitles | ليس هناك مصادر طبيعية ولا روابط اقتصادية كبيرة و لا شيء يهدّد أمننا القومي |
Seni tehdit eden o zavallı çimerayı infaz ettim. | Open Subtitles | لقد قمت بإعدام الوهم المسكين الذي كان يهددك |
Karımı tehdit eden striptizciler listemde yok. | Open Subtitles | المتعريـات اللواتـي يهددن زوجتـي لسن في قائمتـي |
Ayrıca kentimizin güvenliğini... ve refahını tehdit eden kanunsuz adamları... doğru yola sokması için güç... ve senin adına onları cezalandırması için... yargılama kudreti... ihsan eyle. | Open Subtitles | امنحه القوه ايضا ليقدم الرجال الفوضيين للعداله الذين يهددون الامان |
Londra'ya niye geri taşınıyorsun? Seni tehdit eden birisi mi var Hope? Üzgünüm, doktor. | Open Subtitles | و سبب عودتك مرة آخرى الى لندن هل هناك شخص ما يقوم بتهديدك يا هوب ؟ المعذرة يا دكتورة لقد تأخرنا بعض الشيء |