ويكيبيديا

    "tehlikeden" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الخطر
        
    • الأذى
        
    • المخاطر
        
    • يعرضك للخطر
        
    • كان هناك خطر
        
    • عن خطر
        
    Buradayız, çünkü babası onu Savaş Dairesi'nin bulabileceği tehlikeden en uzak yere gönderdi. Open Subtitles نحن هنا لان والده ابعده عن الخطر حتى يستطيع مكتب الحرب ان يجده
    Bunu sadece, eğer benim oğlum ve senin oğlun tehlikeden uzaksa yapabilirim. Open Subtitles والطريقة الوحيدة لفعل ذلك هي معرفة إن إبني إبنك بعيد عن الخطر
    Askerleri tehlikeden kurtarmak için güvenli olmayan bir yerden zorla geçirmek. Open Subtitles ترهيب حتى النهاية فرض حالة غير آمنة لتحرير الجنود من الخطر
    Devletin bir gün kendisini tehlikeden korumak için, kendi amaçları uğruna canını almasından korkuyordu. TED هي تخشى أن الدولة قد تسلبها حياتها لأجل أهداف خاصة لتحمي الدولة نفسها من الخطر.
    Planladığım şey için önemli biri. Onun tehlikeden uzakta tutulmasını istiyorum. Open Subtitles إنّها هامّة لما خططت له أريدها في منأى عن درب الأذى
    Bayanlar baylar, yanımda getirdiğim bu ufaklık kendisini bekleyen tehlikeden habersiz. Open Subtitles سيداتي سادتي، معي صديق صغير لا يدرك المخاطر التي تترصد له.
    Böylece hiç kimse bir yandan fırsatları arayıp bir yandan da kendisini tehlikeden koruyamazdı. TED بحيث يستطيع الجسم البحث عن الفرصة وأيضاً حماية نفسه من الخطر ، في الوقت نفسه.
    Şunu söyleyebilirim ki, Holmes'ün bakışlarını incelediğimde biz nereye gidersek gidelim o inatla bizim adımlarımızı takip eden tehlikeden uzaklaşamayacağımız endişesi anlaşılyordu. Open Subtitles استطيع القول بانه بفحصه الدقيق لكل وجه بانه كان مقتنعا,بانه اينما ذهبنا لن نبتعد عن الخطر
    Buradan çıkıp tehlikeden kurtulana dek maskeyi çıkarmayın. Open Subtitles فاليحافظ الجميع على أقنعتهم إلى حين الإبتعاد عن الخطر
    Ağaçların üstüne çıkartırsın ve araştırmacıları tehlikeden uzak tutarsın. Open Subtitles يصل إلى الأعلى حيث توجد الأشجار و يبقى الباحثين بعيدا عن الخطر
    Yetişkin tavşanlar da hoplaya zıplaya tehlikeden hızla kaçabilirler. Open Subtitles ويمكن للأرانب البالغة أن تركض وتثب بسهولة بعيداً عن الخطر.
    Erkek görevini tamamlayınca, dişi yumurtalarını koruyucu zar ile kaplar ve tehlikeden uzaklaştırmak için bir yaprağa ya da dala asar. Open Subtitles .. عندما يلعب الصديق دوره تُغطّي البيض في حويصلة واقية وتضعهم على ورقة أو غُصين لتُبقيهم بعيدين عن الخطر
    Generalin neden Raoul'u tehlikeden koruma emrinize karşı çıktığını öğrenmek istedim. Open Subtitles طلبت انا اعرف لماذا الجنرال تجاهل الطلب ؟ لأبعاد رؤوال عن الخطر
    Yavrular oynarlarken, yaklaşan tehlikeden bihaberdirler. Open Subtitles بينما تلعب الصغار , فإنهم غافلين عن الخطر المقترب
    Biliyorsunuz, Knox halen tehlikeden kurtulmuş değil. Open Subtitles أتعلمان، قد يكون الخطر ما زال محدقا بنوكس
    Knox henüz tehlikeden kurtulmuş değil. Open Subtitles أتعلمان، قد يكون الخطر ما زال محدقا بنوكس
    Aslında söyleyeceklerimin sizi... içinde bulunduğunuz tehlikeden uzaklaştırmasını umuyorum. Open Subtitles و أتمني أن الكلام الذيسأقولهلك , سوف يبعدك عن الخطر الذي عرضت نفسك له
    Aslında söyleyeceklerimin sizi... içinde bulunduğunuz tehlikeden uzaklaştırmasını umuyorum. Open Subtitles و أتمني أن الكلام الذيسأقولهلك , سوف يبعدك عن الخطر الذي عرضت نفسك له
    tehlikeden kaçtığını görmedim hiç ama tehlikenin için daldığını da görmedim. Open Subtitles لم أرَكِ تهربين من الخطر أبداً ولكنني لم أرَكِ تركضين نحوه سابقاً
    Ve bu da beni tehlikeden koruyacak, mavi gözlü meleğim. Open Subtitles وهذا الذي ملاكي أزرق العيون الذي يحميني من الأذى
    Tembel hayvansa iyi duyamıyor, iyi göremiyor ve tehlikeden kaçmak kesinlikle bir seçenek değil. TED ومن الناحية الآخري، الكسلان سمعه سيئ ونظره ضعيف ومن الواضح أن هروبه من المخاطر ليس خياراً.
    Yanımızdaki kızıl tehlikeden başka Rus olmayacak ama. Open Subtitles لن تجدي أيّ روسيٌ هنا يعرضك للخطر
    Tıpkı kimsenin bahsetmek istemediği bir tehlikeden bahsederek eleştirilme riskini göze almak gibi. TED على سبيل المثال: المخاطرة بالنقد، عندما تتحدث عن خطر لا يريد أحد أن تتحدث عنه.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد