Bu teknolojiler radikal bir biçimde zaman, maliyet ve kabiliyet eşiğini düşürüyorlar. | TED | ما تقوم به هذه التقنيات هو جذرياً تخفيض عتبات الوقت والتكلفة والمهارة. |
Laboratuvarım beyni bir büyük veri problemine dönüştürmeye çalışan teknolojiler geliştiriyor. | TED | يطورُ مختبري التقنيات التي تحاول تحويل الدماغ إلى قضية بيانات ضخمة. |
Teröristler bugün elimizde mevcut olan teknolojiler ile neler yapabilirler? | TED | ماذا يمكن أن يصنعه الإرهابيون اليوم مع التكنولوجيا المتاحة لدينا؟ |
Günümüzde birleşen teknolojiler gerçek dünyayı görmem için bana yardım etmeye hazır. | TED | لذلك الآن فإن دمج التكنولوجيا قادر على مساعدتي في رؤية العالم الحقيقي. |
Bu süre zarfında, saha biyologlarının işlerini yapma şekillerini gerçekten değiştiren modern teknolojiler gelişti. | TED | خلال تلك الفترة، كانت هناك تقنيات حديثة التي حولت فعلا الطريقة التي يقوم بها علماء الأحياء أداء عملهم. |
İşte, bunu yapmak zor, bu yüzden bazı teknolojiler geliştirmek zorundaydık. | TED | حسنا, من الصعب فعل ذلك, لذلك كان علينا أن نحدث تكنولوجيا. |
Yeni teknolojiler kullanımı ve yolculuk, bir araya nasıl gelebilirdi? | TED | كيف لهذه البدائية في الإستخدام أن تتلائم مع التقنيات الحديثة؟ |
Neden? Çünkü bu teknolojiler Silikon Vadisi'nin dilini konuşuyor ve doğal biyolojik duyu organlarıyla aynı ağız olmuyor bu dil. | TED | لماذا؟ لأن هذه التقنيات ذات طابع متفرد إنها تتحدث بلغة وادي السيليكون وهي ليست نفس لهجة أعضاء الحس الحيوية لدينا |
Ve bu teknolojiler hepimize yalan için birer ilaç olarak pazarlanacaklar, ve birgün inanılmaz derecede faydalı olacaklar. | TED | وهذه التقنيات سيتم تسويقها لنا جميعا كحل سحري للخداع، وسيثبتون صدق استخدامها يوم ما. |
Açıkça görülüyor ki, yeni teknolojiler yerlerini aldıkları insanlar gibi yaratıcı ve zekice işleri yapamazlar ama daha hızlılar ve en önemlisi çok ama çok daha ucuzlar. | TED | ومن الواضح أن هذه التقنيات لا تستطيع أن تعمل عمل ابداعي كما البشر الذين تستبدلهم، ولكنهم أسرع، وأرخص بكثير بكثير. |
Miras olarak aldığımız belli başlı ideolojik çatışmaların tamamının aslında üretim kanallarına kimin hâkim olacağı sorusu etrafında cereyan ettiğini düşünürsek, bu teknolojiler bir çözümle geliyor: Aslında, belki de hiç kimse. | TED | وعندما نفكر أن الصراعات الأيديولوجية الكبرى التي ورثناها كانت جميعها مبنية حول هذا السؤال لمن الذي ينبغي له السيطرة على وسائل الإنتاج، وهذه التقنيات تعود مع حل: في الواقع، ربما لا أحد. |
Ezber bozan teknolojiler, size açıklamaya çalıştığım kök hücreler gibi, çok gerçek bir umut sunuyor. | TED | أنا أعتقد أن تلك التقنيات الإحلالية مثل الخلايا الجذعية تلك التي حاولت شرحها لك تعطي بالفعل أمل كبير. |
Farklı teknolojiler, kişiler ve mekanlar vasıtasıyla kişilere uygun öğrenme yöntemlerini geliştirirsiniz. | TED | لكي تجد طرق مبدعة لتعليم الطلاب عبر التكنولوجيا كل بحسب بيئته ومجتمعه |
Biz her zaman yeni teknolojiler elde etmek konusunda riskler alıyoruz. | Open Subtitles | أنظر .. نحن نقوم بالمخاطره كل الأوقات للحصول على التكنولوجيا المتقدمة |
Ancak akıllı teknolojiler üzerinde çalışmayı aşırı derecede zor kılan da bu. | TED | ولكن هذا أيضاً ما يجعل العمل على التكنولوجيا الذكية صعباً للغاية. |
Ve bu eğride, Moore Kanunu üzerinde, hepimize açık olan bir sürü olağanüstü güçlü teknolojiler var. | TED | وعلى هذا المنحنى راكباً على قانون مور مجموعة من التكنولوجيا المميزة والجبارة متوفرة لنا جميعاً. |
Muhtemelen bunun oldukça zor olduğunu düşünebilirsiniz; yeni hikayeler ve yeni konular bulmak, ancak yeni teknolojiler film tekniklerimizi de değiştiriyorlar. | TED | قد تعتقدون أنه من الصعب جداً ايجاد أخبار ومواضيع جديدة، ولكن التكنولوجيا الجديدة تغيّر الطريقة التي يمكننا من خلالها أن نصّور. |
Çok geçmeden Bell, devrimlerini en uygun hale getirmek için yeni teknolojiler aramaya başladı. | TED | قبل مدة طويلة, كان بيل يبحث عن تقنيات جديدة لتحسين ثورتهم. |
yenidoğan hastalıklarının tedavisi için inanılmaz bazı teknolojiler geliştirdiler. | TED | لقد صنعوا تقنيات رائعة لمعالجة أمراض حديثي الولادة. |
Ben aynı zamanda bilim ve teknoloji sayesinde sanat için yeni teknolojiler yaratıp insanları etkileme konusuna ilgiliyim. | TED | أنا أيضا مهتمة في إنشاء تكنولوجيا جديدة للفنون ولجذب الناس للعلوم والتكنولوجيا. |
Dijital muhafaza amacıyla yenilikçi teknolojiler kullanan arkeologlar olarak aklımıza bir fikir geldi. | TED | وبما أننا علماء آثار نستخدمُ التقنية المبتكرة للحفظ الرقمي، خطرت في بالي فكره. |
Devlin Tıbbi teknolojiler üstündeki IOA araştırması yaklaşmıştı, ve Richard kanıtlardan kurtulmak istiyordu. | Open Subtitles | وباشرت لجنة التحقيق غلق شركة ديفيلين للتقنيات الطبية وريتشارد أراد التخلص من كل الأدلة |
Teknolojik eskimenin en hızlı etkisine maruz kalmakta olan elektronik gibi çok çabuk gelişen teknolojiler ileride çıkabilecek fiziksel yenilikler ile uyumlu olacak şekilde tasarlanmış olmaları gerekecektir. | Open Subtitles | الثالث: التكنولوجيا التي تتطور بسرعة مثل الإلكترونيات التي تخضع لأسرع معدلات التقدم التكنولوجي |
Kimya ve yeni teknolojiler alanında etkileyici şeyler yapan bir şirket var. | Open Subtitles | هناك شركة تفعل بعض الأشياء الرائعة في الكيمياء والتقنيات الحديثة |
Bu teknolojiler artık kritik kitleleri vuran teknolojiler. | TED | هذه تكنلوجيات الآن تصل الى الإنتاج الحرج. |