"uğratmak" - ترجمة من تركي إلى عربي

• تخييب
• أخيّب

Benimse tek yaptığım onu hayal kırıklığına uğratmak oldu; hep senin yüzünden.
لكن كلّ ما كنت أقوم به هو تخييب ظنّها, وكلّ ذلك بسببك.

Kimseyi hayal kırıklığına uğratmak istemem.
إن تخييب أمال الجميع، سيكون سبب تعاستي الكبيرة

Tanrım, bu çok yorucu, Nick her zaman onu hayal kırıklığına uğratmak.
ياالهي , هذا مرهق جداً يا نك تخييب ظنه دائما

ve senaryoyu pazarlarken bu kadar tutkulu olduğun için ve seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
وأظهرت شغف جامح عند رؤيته ولم أرد تخييب أملك

Benim için bunca yaptıklarından sonra seni hayal kırıklığına uğratmak istemedim.
بعد كلّ ما فعلتيه من أجلي، لم أرغب بأنّ أخيّب أملكِ.

- Sizi hayal kırıklığına uğratmak istemem açlıktan şekerim düştü, hepsi bu.
أكره أن أخيّب ظنّك ولكنّني أظنّ أنّه سكر دم منخفض فحسب

Ama önem verdiğim insanların bana ihtiyacı var ve onları hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
لكن الاشخاص الذين أهتم بشأنهم بحاجه لي ولا أريد تخييب أملهم

Seni hayal kırıklığına uğratmak istemem ama o kadar vakte ihtiyacım yok.
أكره تخييب ظنك، لكن لا أحتاج لكل هذا الوقت.

Bu "biz" her kimse hayal kırıklığına uğratmak istemiyorsun, değil mi?
أنتِ لا تريدين تخييب ظن أياً كان "نحن" هذا، أليس كذلك؟

Gerçeği, o benim oğlum ve tüm yaptığım onu hayal kırıklığına uğratmak.
الحقيقة انة ابنى وكل ما فعلتة هو تخييب ظنة

Çocukları hayal kırıklığına uğratmak istemezsiniz, değil mi?
أنت لا تريد تخييب أمل الأطفال، أليس كذلك؟

Ama tek yaptığım onu hayal kırıklığına uğratmak.
كل ما أفعله تخييب املها ليس هذا مايحدث

Çocukları hayal kırıklığına uğratmak istemezsin.
أنت لا تريدين تخييب أمل الأولاد

Ve siz, 200 tane TV kanalı ve bir ulusal gazete sahibini, hayal kırıklığına uğratmak istemezsiniz.
وأنتم لا تريدون تخييب ظنّ رجل -يمتلك 200 محطّة تلفزيونية وصحيفة قومية

Tahminimce onu hayal kırıklığına uğratmak istedin.
اعتقادي هو انك اردت تخييب ظنها بك

Hayal kırıklığına uğratmak istemem ama oldukça hayattayım.
يؤسفني تخييب ظنّك لكنّي حيّة أرزق

Bak, seni hayal kırıklığına uğratmak istediğimden değil ama...
لا أرغب في تخييب أمالك أو ما شابه ولكن...

Seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum.
لا أريد تخييب ظنك.

O yaramaz, küçük bir kız ve ben de onu hayal kırıklığına uğratmak istemem.
إنها فتاة مشاكسة للغاية, ولا أريد أن أخيّب أملها.

Seni mahkemede hayal kırıklığına uğratmak kötü olacak.
أتعلمين ، سيكون أمرً مُخزياً، أنّ أخيّب أملكِ بقاعة المحكمة.