Sark, Khasinau'yu uyarmış olmalı. Peşime düşen adamlar başka türlü açıklanamaz. | Open Subtitles | لابد من أن سارك حذر كازانو لذلك أرسل رجاله ورائى |
Sizi çok açık bir biçimde olanlar konusunda uyarmış. | Open Subtitles | لقد حذر بكل وضوح مما كان يحدث |
Babası ona balmumundan yapılmış kanatlar verip Güneş'e fazla yakın uçma diye uyarmış. | Open Subtitles | الذي اعطاه والده جناح من الشمع و حذره ان لا يقترب من الشمس |
- Kaçıramazdık, efendim. Biri, onu uyarmış olmalı. | Open Subtitles | بالتأكيد لم يفلت يا سيدى بالتأكيد حذره أحدهم |
-Bana uyar. -Gördün mü? Ona uyarmış. | Open Subtitles | أنا نازل لأجل ذلك أترى هو نازل |
Meadowbank personelini daha önce de çok yakışıksız şekilde uyarmış ve skandalları ortaya çıkarmaktan hoşlandığını söylemişti. | Open Subtitles | وقد سبق أن حذرت موظفــي مدرسة ً ميدووبــنك ً بمصطلحات غير لائقة إنها تجد متعة في النفاذ من الفضيحة بالفعل لديها مخالـب نافذة في أكثر من مدرس واحد |
Evet tank onu uyarmış. | Open Subtitles | ان دبابته حذرته |
Yapmadık. Biri O'nu uyarmış olmalı. | Open Subtitles | لم نتخلّى عنها، لابدّ وأنّ ثمّة من قد حذّر (توم)! |
Biri Byron Delaney'i ülkeden çıkması için uyarmış olmalı. | Open Subtitles | شخص ما لابد انه حذر (بيرون ديلانى) ليهرب |
O sadece Majestelerine kanıt sunmada başarısız olmadı, ayrıca Bakan Kai'yi de uyarmış oldu. | Open Subtitles | هو لم يفشل في تقديم الدليل لجلالته فحسب، لكنّه أيضًا حذر الوزير (شاي). |
- Biri onları uyarmış olmalı. | Open Subtitles | شخص ما يجب أن يكون حذر منهم. |
Savcılık onu savunmadan birinin gelebileceğine dair uyarmış. | Open Subtitles | وقال المدعي العام حذره من أن شخصا قد يأتي من قبل الدفاع |
- Biri onları uyarmış olmalı. | Open Subtitles | -هل لديكم أي شيء؟ شخص ما حذره شخص ما وصل إليه |
Junior bu seviyede kömür tozu olan madene girmekten rahatsızlık duyduğu konusunda onu bizzat uyarmış. | Open Subtitles | جونيور" حذره بأنه يشعر شخصياً بشيء من عدم الارتياح فيما يتعلق بمستوى الغبار الموجود في المنجم |
Ne demek bilmiyorum, ama ona uyarmış. | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما هذا يعني لكنه نازل |
-Bana uyar. -Gördün mü? Ona uyarmış. | Open Subtitles | أنا نازل لأجل ذلك أترى هو نازل |
Ne demek bilmiyorum, ama ona uyarmış. | Open Subtitles | أنا لا أعرف ما هذا يعني لكنه نازل |
Çünkü Connie, kendisini aradığımızı daha söylemeden önce Riley Manning'i uyarmış. | Open Subtitles | (لأنّ (كوني) قد حذرت (رايلي مانينق . قبل أن أخبرها حتّى أنّنا نبحث عنه |
Resepsiyondaki kız. Onu uyarmış. | Open Subtitles | فتاة مكتب الاستقبال لقد حذرته |
Çünkü Vito, Finn'i söylememesi için uyarmış. | Open Subtitles | لأنّ (فيتو) حذّر (فِن) من أن يتكلّم |
Bash 6 farklı bölüğe doğru at sürerken, görülüyor ki İngilizlere sadık birisi doğruca Calais'e at sürmüş, ve onları uyarmış. | Open Subtitles | يبدو أن أحدا مواليا للإنجليز اتجه مباشرة لـ"كاليه" وحذرهم. |
Konfüçyüs bizi şöyle uyarmış: | Open Subtitles | كونفوشيوس حذرنا: "قبل ان تنطلق في رحلة انتقام |