Mesaj yazıyordu ve aynı anda hem mesaj yazıp hem de yürüyemiyordu. | TED | كان يرسل باستخدام هاتفه, ولم يستطع الكتابة و المشي في نفس الوقت. |
Gezegenimize ve ekonomimize olan riski azaltarak sigorta yaratıyoruz ve aynı zamanda da kısa vadede performanstan fedakârlık etmiyoruz. | TED | نخلق نوعا من التأمين، نقلص من مخاطر المحدقة بكوكبنا واقتصادنا، وفي نفس الوقت، على المدى القصير، لا نضحي بأدائنا. |
Tamam ama aynı motosikleti istiyorum, aynı renk, ve aynı adam getirmeli. | Open Subtitles | جيد، لكني أريد نفس الدراجة بنفس اللون ونفس الرجل الذي جلبها لك |
Yoga öğretmenlerimden birinin, bir zamanlar söylediği gibi Sevgi Dikkattir, ve elbette, büyükannemden öğrendiğim gibi Sevgi ile Dikkat birdir ve aynı şeydir. | TED | وقال أحد مدربي اليوغا لي مرة أن الحب هو الاهتمام، وقطعا من جدتي، الحب والاهتمام من واحد ونفس الشيء. |
Ayrımcılığın ne olduğunu gün geçtikçe daha fazla öğreniyordum ve aynı derecede önemli olan, kendi avukatım olmam gerektiğini öğreniyordum. | TED | كنت أتعلم أكثر وأكثر عن معنى التمييز، وبنفس المقدار من الأهمية، كنت أتعلم أنني بحاجة إلى أن أكون مُدافعي الخاص. |
ve aynı zamanda dışarıya da gidip evrendeki en iyi gösterinin keyfini çıkarabilirsiniz, ki bu da tabi ki, evrenin kendisidir. | TED | ويمكنك أيضاً الخروج والاستمتاع بأكبر عرض في المجرة الذي هو ، بطبيعة الحال ،الكون نفسه. |
Bir bilim insanı olarak ve aynı zamanda bir insan olarak, kendimi harikalara karşı duyarlı yapmaya çalışıyorum. | TED | كعالمة وأيضًا كإنسانة كنت أحاول أن أجعل نفسي عرضة للتساؤل والدهشة. |
Bugün büyük veri yaklaşımı ekonomimizin büyük sektörlerini dönüştürüyor ve aynı şeyi biyoloji ve tıp alanında da yapabilir. | TED | اليوم، أساليب البيانات الضخمة تحول حتى أكبر القطاعات في اقتصادنا، ويمكنها عمل نفس الشيء في علم الأحياء والطب كذلك. |
ve aynı zamanda, özellikle Ruanda'da bu ticaret yerli parekende sanayiye çökertti. | TED | وفي نفس الوقت، بالتحديد في رواندا، فانها دمرت قطاع تجارة التجزئة المحلي. |
aslında düşük teknoloji ürünü ve aynı zamanda yüksek teknoloji ürünü | TED | انه تقنية منخفضة .. وفي نفس الوقت .. تقنية مرتفعة جداً |
- Dün sis varken. - ve aynı şeyi söyledi? | Open Subtitles | ـ بالأمس وسط الضباب ـ و أسمعكِ نفس الكلام ؟ |
ve aynı zamanda, baban da Hong Kong' a gitmişti. | Open Subtitles | وفي نفس الوقت تقريبا, ذهب أبوك إلى هونج كونج أيضًا |
Dikkatli bir şekilde mutlu. Rahatlamış ve aynı zamanda endişeli. | Open Subtitles | نوع ما من السعاده الحزره مرتاحه وقلقه في نفس الوقت |
Yakıt, hesaplamalar ve aynı radyo frekansları hakkında doğru anlamışlar mı? | TED | هل يفهمون عن الوقود والخدمات اللوجستية ونفس ترددات الراديو؟ |
Herkes aynı hayal ürününe inandığı sürece herkes aynı kurallara uyar ve itaat eder, aynı kalıplar ve aynı değerlere. | TED | وطالما آمن كل واحدٍ بنفس الخيال، فكل واحدٍ عندها سيذعن ويتبع نفس الأحكام، نفس السنن، ونفس القيم. |
Ancak bilgisayarın tüm bu uygulamalar için aynı durağan fiziksel formu ve aynı durağan arayüz ögeleri bulunmaktadır. | TED | مع ذلك، لدى الحواسيب نفس الشكل المادي الثابت لجميع هذه التطبيقات المختلفة ونفس عناصر الواجهة الثابتة كذلك. |
İkinci olarak ve aynı derecede önemli olan şey ise, Yenilik her zaman düşünürlerden beslenir. | TED | ثانيا وبنفس الاهمية تغذيه الابتكار كانت دائما من خلال العمال غير المهرة |
ve başarılı oldular. ve aynı düşünceyle çoğu YZ araştırmacısı ölümcül özerk silahları kınayıp yasaklamak istiyor. | TED | وبنفس الفكر، يريد باحثو الذكاء الاصطناعي إدانة وحظر الأسلحة القاتلة الذاتية. |
Son bir kaç yılımı genelde çok zor ve aynı zamanda bir bakıma tehlikeli durumlara sokarak geçirdim. | TED | لقد قضيت السنوات القليلة الماضية أضع نفسي في مواقف التي عادة ما تكون صعبة للغاية وفي الوقت نفسه خطيرةٌ لحد ما. |
ve aynı zamanda yemeği de kurtardı, ki görünüşe göre sizin endişe ettiğiniz tek şey o. | Open Subtitles | وأيضًا قام بحفظ هذا الطعَام. والذي يبدو، أنك أكثر قلقًا عليّه. |
Üstteki grafik, maaşın büyüklüğe göre fonksiyonu, ve aynı şekilde çizilmiş. | TED | التمثيل البياني أعلاه يستدخم للدلالة على الحجم وتم تنقيطها بنفس الطريقة |
Kızkardeşinin inceliğinden dolayı o bunu gönderdi ve aynı zamanda daha önceki mektupları. | Open Subtitles | وشكرا لأختها ,فقد ارسلت الىّ هذا الخطاب وكذلك بعض الخطابات السابقة لأقارنه به |
Dokuzuncu sınıfa geldim ve aynı şeyi yapmaya karar verdim. | Open Subtitles | وهكذا أصبحت في الصف الثامن وقررت أن أفعل الشيء ذاته |
Sanki beni de tanıyordu. Sen şerifsin, Kurtarıcı'sın ve aynı zamanda kraliyettensin. Bence neredeyse Stroybrooke'taki herkes senin kim olduğunu biliyor. | Open Subtitles | أنتِ المأمور والمخلّصة ومِن العائلة الملكيّة حتماً كلّ مَنْ في "ستوري بروك" يعرفونك |
Biz bir takımız ve aynı takım için çalışıyoruz. Anlıyorum. | Open Subtitles | نحن فريق، ونعمل سوية. |