Acı çekerek ve dua ederek hak etmen gerektiğine inanırlar aynı senin dün gece başardığın gibi. | Open Subtitles | وبأنك يجب أن تكتسب روحك من خلال المعاناة والصلاة كما عملت ليلة أمس |
Başarının çalışmaktan önce geldiği tek yer sözlüktür o yüzden bir şey istiyorsan olsun diye dilemeyi, ummayı ve dua etmeyi bırakmalısın. | Open Subtitles | النجاح الوحيد الذي يتحقق قبل العمل تجدينه فقط في قاموس المرادفات إذا كنت تريدين الحصول على شيء توقفي عن التأمل والصلاة |
Herkes gibi Avrupa'daki savaş bittiğinde ağladı ve dua etti. | Open Subtitles | شأنه شأن الجميع، في يوم النصر على التحالف الأوروبي خشع وصلى |
Umalım ve dua edelim de baban 1980'de onu düşürsün. | Open Subtitles | أتمنى وأدعو أن يفوز ابوك عليه في انتخابات 1980 |
Bu yüzden, cinsel yolla bulaşan hastalık ilaçlarından verin ve dua edin de test sonuçları hatalı olsun. | Open Subtitles | لذا فاعطوه أدوية الأمراض التناسلية و تمنوا أن تكون الفحوصات خاطئة |
Annem her zaman gün batımını izler ve dua ederdi. | Open Subtitles | كانت أمي دائماً تقابل جهة .شروق الشمس وتصلي |
İblisle savaş ve dua et | Open Subtitles | ♪أحارب الشيطان وأصلي♪ ♪أحارب الشيطان وأصلي♪ |
Diz çöken ve dua eden bir sürü adam gördüm. | Open Subtitles | رايت كثيرا من الرجال يركعون ويصلون |
Hatice ve ailesini huzur bulmak ve dua etmek için Mekke'nin yüksek kesimindeki dağlara götürürdü. | Open Subtitles | إلى اعلى الجبال فوق مكة للحصول على السلام والهدوء ويصلي |
Aziz Katherine, sohbet ve dua edilen bir yerdir.. | Open Subtitles | معبد كاثرين مكان لعامة الناس وللصلاة |
El ele tutuşun ve dua edin. | Open Subtitles | تشابكا بالأيدي لتلاوة صلاة الطعام. |
Tonla kitap okudum, ders çalıştım ve dua ettim ve vardığım birkaç sonucu sizinle paylaşmak istiyorum. | Open Subtitles | أنت تعلم،أقوم بالكثير من القراءة و الدراسة و الصلاة و قد خرجت بالقليل من الاستنتاجات أريد مشاركتها |
O kadar iriydiler ki vücudum onları zar zor tutabiliyordu!" Ona zarar verme istekleri dinene kadar adamları şarkı ve dua ile sakinleştirdi. | TED | وأنها كانت عظيمة فلم يستطع جسدي حملها!" هدأت الناس بالغناء والصلاة حتى هدأت رغبتهم في إيذائها. |
Tüm yaptıkları... iş ve dua dua ve iş, iş ve dua... | Open Subtitles | كل ما يفعلونه هو الصلاة والعمل ...والعمل والصلاة |
Japonya'daki savaş bitince de ağladı ve dua etti. | Open Subtitles | في يوم النصر على التحالف الياباني خشع وصلى ثانيةً |
Herkes gibi Avrupa'daki savaş bittiğinde ağladı ve dua etti. | Open Subtitles | شأنه شأن الجميع، في يوم النصر على التحالف الأوروبي خشع وصلى |
28 yıl geçti ama bir odaya girdiğimde onu görmeyi ummadan ve dua etmeden geçen bir günüm yok. | Open Subtitles | ، لقد مر 28 عام ولا يمر يوم حيثُ لا أسير إلى غرفة آمل وأدعو أن يتواجد بها |
Hergün buraya gelip camdan baktığımda umuyorum ve dua ediyorum, onu sadece bebeğimi kaybettiğimin hatırlatıcısı olması yerine bir ağaç olarak görebilmeği. | Open Subtitles | كل يوم آتي لهنا وأنظر عبر هذه النافذة, وأتمنى.. وأدعو انني سأرى مجرد شجرة بدلاً من تذكير بأنني خسرت طفلتي |
Vorikonazol vermeye başlayın, ve dua edin de aspergilus olsun. | Open Subtitles | و اعطوها الفوريكونازول و تمنوا أنه الأسبيرجيلاس |
Bir yabancı için oruç tutuyor ve dua ediyor. | Open Subtitles | إنها كانت تصوم وتصلي لشخص غريب |
Tam böylelerini. Bekliyorum. ve dua ediyorum. | Open Subtitles | كنت أنتظر هذه النداءات كنت أنتظر وأصلي |
Devamlı orada durdu ve dua etti. | Open Subtitles | كانوا دائما يقفون حولى ويصلون |
John da vaaz vermeyi ve dua etmeyi öğrenmek için Oxford'a gitti. | Open Subtitles | جون" ذهب إلى "أوكسفورد" ليتعلم كيف يعظ ويصلي" |
Huzur içinde düşünüp taşınabileceğim ve dua edebileceğim bir yer arıyordum. | Open Subtitles | أبحث عن مكان للتفكير وللصلاة في سلام |
Başlarınızı eğin ve dua edin. | Open Subtitles | تشابكا بالأيدي لتلاوة صلاة الطعام. |
-Ölücem ve dua etmeliyim | Open Subtitles | لدي الحق في الصلاة إذا كنت سأموت إبدا في سرقة المكان لأنك ستفعل على كل الأحوال |