Biliyor muydun erkek devekuşlarının hızlı ve güçlü ve haşmetle kendilerine yettiklerini? | Open Subtitles | هل كنت تعلم بأن ذكر النعام سريع وقوي ومعتمد على نفسه تماماً؟ |
Bu onu gizemli ve güçlü kılan şeydir. | TED | وهذا ما يجعل اليوم التواصل المرئي عبر الانترنت رائع وقوي |
Uğruna savaştığın Sparta hiç olmadığı kadar zengin ve güçlü olacak. | Open Subtitles | تكافح ذوداً عن سبارطه ستكون أغنى وأقوى من أيِّ وقتٍ مضى |
Bu, Batı tıbbını farklı ve güçlü bir yola sokacaktı. | Open Subtitles | ستقدم علماً غربياً في الطب علي نهج مميز و قوي |
Ama yine de, Doktor genç ve güçlü olabiliyorsa ben de olabilirim. | Open Subtitles | لكن طالما أن الدكتور يمكنه أن يكون شاباً وقوياً فأنا أيضاً يمكنني |
Gerçekliğimizi etkileyen, o gerçekten önemli ve güçlü olduğumuz hissini bize verir. | TED | تمنحنا شعور حقيقي جدًا لنكون مهمين وأقوياء من أجل التأثير على واقعنا. |
Birtanya, tek bir Geass ile savaşılamayacak kadar büyük ve güçlü bir düşman. | Open Subtitles | بريطانيا كبيرة جداً و قوية لكي يحاربها واحد فقط يمتلك قوة جيس |
Bize geri zekalı çocuklar gibi davranarak kendini genç ve güçlü hissediyor. | Open Subtitles | أن هذا يشعرة بالشباب والقوة المطلقة . فى أن يعاملنا كأطفال أغبياء |
Gerçekten büyük ve güçlü olsaydın, sözlerini tutardın. | Open Subtitles | إذا كنت بالفعل عظيم وقوي يجبأنتحافظعلى وعودك. |
Sakat olduğu için kendini şanslı sayan bir kızla, sözü de işi kadar sade, kalıcı ve güçlü olan bir dokumacıyla. | Open Subtitles | فتاة مشلولة اعتقدت انها محظوظة لكونها مشلولة حائك كانت كلماته مثل اعماله بسيط وثابت وقوي. |
Herkes senin hızlı ve güçlü olduğunu söylüyor. Dün gece göremedim. | Open Subtitles | الجميع يقول بأنك سريع وقوي جداَ ولكني لم أرك كذلك ليلة البارحة |
Sürenim transfonksiyon çok gizemli ve güçlü bir alettir... ve? | Open Subtitles | محول متسلسلة ماوراء البعد جهاز غامض وقوي جدا و ماذا ؟ |
Evet, Kuzey Hindistan'daki en zengin ve güçlü rajalardan biri, hepsi bu. | Open Subtitles | إنه أغنى وأقوى راجا في شمالي الهند هذا كل ما في الأمر |
Herkes annemin güzel olduğunu ve babamın zeki ve güçlü olduğunu söyledi. | Open Subtitles | الجميع كان يقول ان والدتي كانت جميله و والدي ذكي و قوي |
Büyük ve güçlü olan ve herkesi korkutan ve inciten bir kişi alfa demek değildir. | TED | إن شخصاً ضخماً وقوياً ينشر الرعب ويحتقر الجميع ليس بالضرورة ذكر الفا. |
Kim aklını ve vücudunu onunla bütünleştirebilirse büyük ve güçlü biri olur. | Open Subtitles | الأشخاص الذيت يستطيعون ان يدمجون عقولهم وأجسادهم بالأسلحه سيكونون أشخاص عظيمين وأقوياء |
Birtanya, tek bir Geass ile savaşılamayacak kadar büyük ve güçlü bir düşman. | Open Subtitles | بريطانيا كبيرة جداً و قوية لكي يحاربها واحد فقط يمتلك قوة جيس |
Bize geri zekalı çocuklar gibi davranarak kendini genç ve güçlü hissediyor. | Open Subtitles | أن هذا يشعرة بالشباب والقوة المطلقة . فى أن يعاملنا كأطفال أغبياء |
Sadece sert ve güçlü olanlar kendilerine Spartalı diyebilir. | Open Subtitles | فقط الخشن والقوي قد يدعون أنفسهم بالاسبارطية. |
Jason, sen gözüpek ve güçlü Tyrannosaurus Dinozord'u kontrol edeceksin. | Open Subtitles | لم أفهم ذلك جيسون, أنت صلب وقوى ستسيطر على ديناصور القوة |
O çok bilge ve güçlü bir insandır. | Open Subtitles | إنّه رجل حكيم وقويّ جدّاً |
Ve bu, hayatın esnek ve güçlü olmasının önemli sebeplerinden bir tanesi -- ölçeklenebilirlik. | TED | وهذا واحد من الاسباب الرئيسية التي تجعل الحياة مرنة وقوية بتدرج |
Bu sene 1 Haziran, Monson Kasırgası'nın birinci yıl dönümüydü. Ve toplulumumuz daha önce hiç bu kadar birbirine bağlı ve güçlü olmamıştı. | TED | شهد 1 يونيو من هذا العام الذكرى السنوية لاعصار مونسون. و لم يكن مجتمعنا ابدا أكثر ارتباطا أو قوة أكثر من تلك اللحظة. |
Norton, büyük ve güçlü ama hiçbirşey değil. | Open Subtitles | نورتن" , إنه عظيم الشأن و قوى" و لكنه لا يبارينى فى شيء |
O zayıf bir halka ve güçlü bir zincir, zayıf bir halkayla hayatta kalamaz. | Open Subtitles | وصلة الولد الضعيفة والقوية السلسلة لا تستطيع البقاء بالوصلة الضعيفة. |
Onlar kıllı, kokulu, hızlı ve güçlü. | TED | هم كثيري الشعر و ذوا روائح كريهة، وسريعون و أقوياء. |