İşte bu noktada alevler son kez ses çıkarır ve orada hiç olmamışlar gibi bir duman eşliğinde kaybolurlar. | TED | فيعطي هذا اللهيب الملتوي همسه الأخير ويختفي مع خيوط الدخان كما لو أنه لم يكن هناك نارًا على الإطلاق. |
ve orada yaptığım şey gözünüzü boşluğa yöneltip geometriyi farklı bir şekilde algılamanızı sağlamaktı ve bu dolap boşluğu dağıtmayacaktı. | TED | والذي كنت أحاول فعله هناك هو توجيه عينك في المساحة لتهيئ لك الأبعاد بطريقة مختلفة وأن الأثاث لن يفتت المساحة |
ve orada, oturduk, ve orada Everest Dağı'nda neyin yanlış gittiğini sorguladık. | TED | وهناك، جلسنا أسترجعنا بسرعة ما حصل بصورة خاطئة هناك على جبل آيفرست |
Burada ve orada yapacağın tek şey, ufak tefek işlerdir. | Open Subtitles | كل ما عليك القيام به هو عمل بسيط هنا وهناك |
Burada ve orada mutfakta yardım ediyorum ama hepsi iyi. | Open Subtitles | أساعد في المطبخ هنا وهناك أيضاً، لكن كل شيء جيّد. |
Herkes kendi tüfeğini alıp siperlere gitsin ve orada kalsın. Emrim bu. | Open Subtitles | كل رجل بحصل على بندقيته يذهب الى سريره ويبقى هناك وانا اعني |
Sizi oraya kaparlar, ve orada öylece karanlıkta kalırsınız. Kimseyle konuşamazsınız. | Open Subtitles | .سيغلقون عليكِ وستظلّ هناك في السكون المطبق .لا أحد يكلمك أبداً |
Kenya'da bir belgesel yapıyordum ve orada fevkalade bir misyoner kadın vardı. | Open Subtitles | صوّرت وثائقيًا في كينيا ـ ـ ـ وكانت هناك امرأة رائعة، مُبشرة |
Özel bir 747'nin içinde Alaska'ya götürülecekler ve orada salıverilecekler. | Open Subtitles | سيحلّقان في حوض خاص 747 إلى آلاسكا ويطلق سراحهما هناك. |
Ben sadece,bir arka tarafa bakayım dediydim ve orada birşeyler gördüm. | Open Subtitles | لا سبب.. مجرد فقط ألقيت نظره خلفنا و شئ ما هناك |
Bu tepelerin etrafından dönmek... kıyıdaki şu ormandan geçmek gerekecek... ve orada. | Open Subtitles | نَحتاجُ أَنْ ندور حول هذه التلالِ خلال هذه الغابةِ قُرْب الساحلِ هناك |
Çembere girebilmek çok uzun zamanımı aldı ve orada kalmayı düşünüyorum. | Open Subtitles | استغرقني الأمر كثيراً من الوقت لأدخل دائرتهم و أخطط للبقاء هناك |
Bankanın alt katına götürüldü ve orada parmak iziyle bir kasaya girdi. | Open Subtitles | كان هناك ثم نزل للطابق الأرضي حيث إعتاد ان يحتفظ بأشيائه القيّمة |
Eve girmeni ve orada onunla kalmanı istiyorum, tamam mı? | Open Subtitles | اريدك ان تذهب إلى هناك و تبقى معها حسناً ؟ |
Sonra eve dönmüş ve orada silahla öldürülmüş şekilde bulunmuş. | Open Subtitles | لكنه عاد إلى المنزل وهناك عُثر عليه مقتولاً رمياً بالرصاص |
Bazı polis memurlarını onun evine gönderdiniz, ama bizim gördüklerimizi görmediler ve orada bakılacak daha çok şey var. | Open Subtitles | لقد أرسلتم بعض الضباط لمنزلها باكراً ولكنهم لم يروا , ما قد رأينا وهناك الكثير من الحديث فى القصة |
Üzerinde yolculuk yapılan hayret verici bir nehir var, ve orada görebilirsiniz nehirden karşıya geçmekle nasıl başa çıktık. | TED | وهناك نهر رائع يجري خلالها، وأنتم ترون هناك كيف نعبر النهر. |
Sanat Merkezinin başkanı oldu ve orada Craig Ellwood'un bir binası var. | TED | أصبح رئيس مركز الفن وهناك مبنى لـكريق إلوود |
Daha sonra, dersimi almamışımdır belki diye beni genel merkezde görevlendirdiler ve orada sistem değişikliğine karşı olanlara göğüs gerdim. | TED | الآن، في حال لم أتعلم الدرس جيدًا قاموا بتعييني في المقر الرئيسي وهناك سعيت بشكل حثيث ضد تغيير النظام. |
Cevap verdiğinizde, en kötü yerlere göre cevap veriyorsunuz. ve orada haklısınız, ama çoğunluğu kaçırıyorsunuz. | TED | عندما تجيبون، تجيبون وفقا للأماكن الاسوأ، وهناك تكونوا على حق، لكن افتقدتم الاغلبية، |
Bhiwandi'de doğdum, orada büyüdüm ve orada ün kazandım. | Open Subtitles | وُلدتُ في "بيواندي", هذا حيث كبرت وإكتسبت سمعتي السيئة |
O yüzden kılıcı o iğrenç kocakarı'nın göğsüne tekrar sapladım ve orada bıraktım. | Open Subtitles | لذلك غرست السيف مرة أخرى في نحرها وبقى كذلك |