Çünkü dışarısı çok karanlık ve yol kaygan. | Open Subtitles | لان الظلام كان حالكاً جداً في الخارج والطريق زلقة |
Helikoptere binelim de kamyonet ve yol sende kalsın. | Open Subtitles | حسناً ، عندما نُصِل إلى المِروحية أنت مُرحَب بك أكثر في الحافلة والطريق. |
Yavaşla biraz çünkü kıymetli bir yolcumuz var ve yol oldukça buzlu. | Open Subtitles | إلهى , حسناً إبطىء قليلاً لدينا حمولة غاليه هنا والطريق ملىء بالثج هُناك ثلجى , عما تتحدث أنا لا أرى أيه ثلج ؟ |
ve yol boyunca, sokak lambası direkleri üzerindeki afişlerde konseri yer alıyordu. | Open Subtitles | وطوال الطريق ، على أعمدة الإنارة . هناك لافتة اعلانية عن الحفلة |
Haftada üç gece Freddy'yi okuluna götürüyorum ve yol boyunca konuşuyoruz. | Open Subtitles | ثلاث ليال في الأسبوع، واتخاذ فريدي إلى المدرسة، وتحدث الطريق كله. |
Kralımızın, idarenin nasıl devam edeceği konusunda içinizi rahatlatacağına ve yol göstereceğine eminim. | Open Subtitles | متأكد من أن الملك سيوفر الراحة والإرشاد لكيفية قيامنا بالتعامل. مع الحكم |
Sadece ikimiz varız ve yol yalnız hissettiriyor. | Open Subtitles | ,الأمر أنه أنا وأنت لوحدنا . والطريق يجعل الشخص يشعر بالوحدانية |
# Otoban çıkışı rasgele değişir ve yol ikiye ayrılır # | Open Subtitles | مخرج الطريق السريع تغير بعشوائية والطريق تقسّم |
Şimdi barışa kavuştunuz ve yol, varisleriniz için hazırlandı. | Open Subtitles | لديكم سلام الآن والطريق اصبح ممهداً لأولادكم |
Yalnız kapı dar ve yol zorsa... bunun anlamı hayattır, ve onu bulabilenlerin sayısı çok azdır. | Open Subtitles | عندما تكون البوابة ضيقة والطريق صعب... .. ـ |
Sadece ben ve yol arkadaşım olarak yollar. | Open Subtitles | فقط أنا والطريق المفتوحة كأنها شراكة |
Gece soğuk ve yol uzun. | Open Subtitles | إن الليل بارد والطريق طويل |
ve yol kenarında satılan her şeyden birer tane satın aldım. | TED | وهكذا اشتريت عينة فقط من كل ما هو معروض للبيع على جانب الطريق. |
Genç beyinleri serbest bırakmalıyız, önlerini açıp yeni şeyler üretmeleri ve geliştirmeleri için onları desteklemeliyiz ve yol göstermeliyiz. | TED | علينا أن نطلق العنان لعبقرية شبابنا نبتعد عن طريقهم وندعمهم ليخلقو ويبدعو ويمهّدوا الطريق |
Benimle aynı yaşta olan çocukların bile temiz plastik şişeleri dere ve yol kenarlarındaki pis sudan doldurduklarını gördüm. | TED | رأيت أطفالاً يبدون في مثل عمري يملؤون زجاجات المياه الشفافة بمياه قذرة من ينابيع بجانب الطريق. |
Önden ben gideceğim ve yol temizse seni çağıracağım. | Open Subtitles | سوف ادخل اولاً و إذا كانت الطريق آمنه سوف انادي عليك |
Kralımızın, idarenin nasıl devam edeceği konusunda içinizi rahatlatacağına ve yol göstereceğine eminim. | Open Subtitles | متأكد من أن الملك سيوفر الراحة والإرشاد |