| İşe yaramaz. Ortağı vurulduğu için bu işi asla bırakmaz. | Open Subtitles | لن ينجح، لقد أصيب شريكه الآن، فلن يترك الأمر أبداً |
| Bir genelevde sırtından vurulduğu için mi? | Open Subtitles | لأنه أصيب بطلق ناري في ظهره في بيت الدعارة؟ |
| Holly'nin vurulduğu gece aynı zamanda Nomar Arcielo'nun da öldürüldüğü gece. | Open Subtitles | , الليلة التى أُصيبت فيها هولى أيضاً . هى نفس الليلة التى تعرض فيها نومار أرسيلو للقتل |
| Burası geçen yaz polisin vurulduğu mahalle değil mi? | Open Subtitles | هذا هو الحي حيث أرديَ شرطي في الصيف الماضي ؟ |
| Eve döndükten sonra, bir aile bireyinin yüzünden 30 kez vurulduğu haberini aldım. | TED | لذلك فإنني بعد عودتي إلى المنزل، تلقيت خبراً أن أحد أفراد تلك العائلة قد تم إطلاق النار عليه في وجهه 30 مرة. |
| Bu o kadının dün gece vurulduğu yer değil mi? | Open Subtitles | أليس هذا المكان الذي أصيبت فيه تلك السيّدة ليلة أمس ؟ |
| Tek söyleyebileceğim polis gözetiminde olduğu bir sırada vurulduğu. | Open Subtitles | كل ما يمكنني إخباركما به، أنه أُصيب وهو تحت حراسة الشرطة. |
| Yaranın içindeki kırık avize ampulü camı avize üzerine düşmeden önce vurulduğu anlamına geliyor. | Open Subtitles | الزجاج مِنْ مصابيح الثريا المَكْسُورة داخل الجرحِ يعني بأنّه أُطلق عليه النار قبل أن تقع عليه الثريا |
| Üç kurşun bulundu. Subay Connally'nin de vurulduğu anlaşıldı. | Open Subtitles | على ما يبدو تم العثور على ثلاث رصاصات كما يبدو أن حاكم الولاية كونالي قد أصيب |
| Hala onaylanmamış olmasına rağmen bir resmi memurun... birden fazla vurulduğu belirtildi. | Open Subtitles | هناك أيضاً تقرير غير مؤكد أن ضابط نظامى آخر... أصيب عدة مرات. |
| - Sahil Güvenlik Memuru vurulduğu sırada neredeydiniz? | Open Subtitles | أين كنت عندما أصيب ضابط حرس السواحل بالرصاص؟ |
| Kan damlalarına göre vurulduğu zaman burada duruyormuş. | Open Subtitles | بقع الدم تشير إلى أنه كان يقف هنا عندما أصيب بعدة طلقات. |
| Başkan vurulduğu için adalet bakanlığında herkes meşguldür. | Open Subtitles | أصيب الرئيس. إنهم مشغولون في المحكمة. لكن لا تقلقي. |
| Burası annenin vurulduğu yer. | Open Subtitles | هذا حيث الأم أُصيبت. |
| Bu soya sosları onların suçlarını gösteriyor salata kaselerinin sonu da onun vurulduğu yer. | Open Subtitles | هذه (صلصة الصويا) هي بداية جرائمهما (منتهية بـ(أكواب الخس حيث أُصيبت بالنار |
| Kan izleri, vurulduğu sırada halının yanında ayakta olduğunu gösteriyor. | Open Subtitles | بُقع الدم تشير إلى أنّه كان واقفاً بالقرب من السجّادة عندما أرديَ. |
| Bil bakalım tam da vurulduğu yerde kimler takılmaktaymış. | Open Subtitles | خمّن من يتسكّع في الحديقة حيث أرديَ ضحيّتنا؟ |
| David Palmer vurulduğu sırada kardeşini ziyaretteydi. | Open Subtitles | دايفيد بالمر كان يزور أخاه عندما تم إطلاق النار عليه |
| Birinci sınıf er Abby Sherman'ın destek bölüğü kamyonları bir roket atar tarafından vurulduğu sırada silah ve ikmal yardımı yapmak için müfrezemle buluşma noktasına doğru gidiyordu. | Open Subtitles | فرقة الملازم أول أبي شيرمن كانت متجهة الى رانديفوز مع فرقتي لتزودنا بالأسلحة والاحتياجات الأخرى كلما أصيبت شاحنة بصاروخ |
| - Hayır, kimsenin vurulduğu belli değil. | Open Subtitles | لا ، ليس من المؤكد أن أحدهم أُصيب |
| - İyi. Tamam, David'in vurulduğu gerçeğini hepimiz kabullenelim, tamam mı? | Open Subtitles | لتعلموا جميعاً أن "جراهام" أُطلق عليه الرصاص |
| Casuslarımızın aktardığına göre, vurulduğu söylentisi var. | Open Subtitles | طبقاً لجواسيسِنا هناك إشاعة تقول بانة ضُرِبَ |
| Keith'in vurulduğu gündü, bir kız vardı. | Open Subtitles | بأنني رأيت فتاة بنفس اليوم الذي أطلق على كيث النار |
| Şimdi eski FBI ajanı Elizabeth Keen'in vurulduğu ve öldürüldüğü ile ilgili haberler aldık. | Open Subtitles | وقد وصلتنا تقارير للتو تقول بأن " العميلة الفيدرالية السابقة " إليزابيث كين تم إطلاق النار عليها وقتلها |